Oy halktan, meşruiyet hukuktan

08 Şubat 2019 Cuma

3 Şubat günü Cumhuriyet’e bakarken, sıra Mustafa Balbay’ın yazısına geldiğinde, aşağıdaki başlığı okuyunca heyecanlandım:
“Oy halktan, meşruiyet hukuktan alınır.”
Bir türlü ayakları üzerine oturtamadığımız demokrasimizi doğru yola sokmak için iktidara 17 yıl boyunca anlatamadığımız bir gerçek bu kadar yalın ve kısa ancak böyle anlatılırdı. Bravo Balbay!
Söz konusu yazının ayrıntılarına girmeyeceğim. Benim üzerinde durmak istediğim nokta salt halkın sandıktaki oy desteğinin bir rejimin meşruiyet için yeterli olamayacağı gerçeği.
Olaya bu açıdan yaklaşınca, söz konusu başlık bir küçük ilave ile şöyle olabilir:
“Oy halktan, ama meşruiyet hukuktan alınır.”
Çağdaş diyarlarda artık anımsatılmasına bile gerek duyulmayan bu gerçeği, en iyi ihtimalle, çoğunluk diktasını demokrasi diye yutturmaya çalışanlar bir türlü kabul etmek istemiyor ve halkın oyunu almanın her şey için yeterli olduğu yanlışında direnmeyi sürdürüyorlar.

*** 

Şurası yadsınamaz bir gerçek, halkın oyu, demokrasinin temel taşı, “onsuz olmaz”ı.
Halkın oyu, demokrasinin zorunlu koşulu, halkın oyu yoksa demokrasi de yok.
Ama halkın oyu zorunlu koşul olmakla birlikte demokrasinin oluşması için tek başına yeterli değil, aynı zamanda halkın oyuyla oluşan iktidarın eylemlerinin hukuka uygun olması gerekir meşruiyet için.
Burada hukuka uygunluk, kanunlar için gerekli şekil şartlarını gerçekleştirilmiş olan, çoğunluğun oyuyla çıkarılmış metinlerin öngördüğü prosedüre uymanın ötesinde, hukukun temel ilkelerine, kişinin özüne kimsenin dokunamayacağı temel hak ve özgürlüklerine saygılı kurallara uymakla sağlanabilir ancak.
Yoksa, halkın oyuyla işbaşına gelmiş iktidar, sandıktan aldığı çoğunluğu, güçler ayrılığını çiğneyip, yargıyı vesayet altına sokup, devletin bütün erklerinin dizginlerini bir kişinin elinde toplanmasını sağlayıp, bunları yurttaşın temel hak ve özgürlüklerinin keyfi olarak çiğneneceği şekilde kullanırsa meşru olmaz.
Böyle bir rejim halkın iradesine uygun fakat hukuka aykırı, dolayısıyla da gayri meşrudur.
Halkın oyu iktidarın kime ait olacağını saptamış, ama meşru bir rejim olmasını sağlayamamıştır. Çünkü, demokrasilerde her kurumun, her kişinin yetkisinin gücünün sınırları vardır, hatta milli iradenin bile.
Milli iradenin bile, her şeye kadir olmadığı rejimlerdir demokrasiler.
Şu sıralarda Tayyip Bey tarafından yeniden getirilip, gündemin baş sıralarına oturtulan İş Bankası’ndaki CHP hisseleri konusu bu konuda iyi bir örnek oluşturuyor.
Bilindiği gibi, Atatürk’ün talimatıyla 1924’te kurulmuş olan İş Bankası’nın, Mustafa Kemal Atatürk’e ait olan yüzde
28.09 hissesi onun vasiyeti gereği, geliri sırasıyla 1931 ve 1932’de kurulmuş olan Türk Tarih ve Türk dil kurumlarına aktarılmak üzere CHP’ye bırakılmıştır.

***

Atatürk’ün Türk Tarih ve Türk Dil Kurumu’nu da içeren vasiyeti ilk kez Kenan Evren tarafından 12 Eylül döneminde çiğnenmiş ve söz konusu kuruluşları iktidar güdümünde bir doğrultuya sokan kanuni bir düzenleme yapılmıştır.
Türk Dil ve Tarih kurumlarının bugünkü statüleri Kenan Paşa’nın hazırlattığı kanun metnine uygundur. Fakat, bir kişinin vasiyetini hiçe sayarak miras hakkını çiğnemiş olması açısından miras hukukunun temel ilkelerine aykırıdır, dolayısıyla gayri meşrudur.
Şimdi de Atatürk’ün vasiyeti bir kez daha hiçe sayılmak ve CHP hisseleri çıkarılacak bir kanunla “Hazineyi Hassa”ya devredilmek istenmektedir.
Böyle bir düzenleme için yeterli oy çoğunluğunu halk sağlamıştır. Ama bu çoğunluğa karşın, çıkacak metin kaçınılmaz olarak, hukukun temel ilkelerine aykırı olacağından meşruiyetten yoksun kalacaktır.
Balbay’ın 3 Şubat tarihli yazısının başlığında anlatılan gerçek bu kadar sade ve açık. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları