Beka...

10 Şubat 2019 Pazar

Mış... Gibi yapmayı seviyoruz ülkece. 31 Mart’ta sandıkta güya oylayacağımız, yerel seçimler; güya yaşadığımız ilçede, kentte, bize kimin daha iyi hizmet getireceğine inanıyorsak ona oy atacağız. Peh... Peh...
Bırakın efendiler palavrayı; bal gibi ülkenin geleceğini bir kez daha sandığa yatırıyoruz. AKP kendi “beka”sını yeniden tescilletmenin peşinde. Bunu da gizlemiyor, açıkça söylüyor. Artık devlet tamamen kendi kadrolarından oluştuğu, yargı, medya, ordu AKP’nin dümeninde şekillendiği için dedikleri de doğru.
Muhalefet “beka” durumunun pekâlâ çok iyi farkında olsa da dillendirmemeyi tercih ediyor ve sanki gerçekten yerel seçimler yapılacakmış oyununu sürdürüyor. Peki neden kafayı kuma gömmeyi tercih ediyor? Karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi topluma anlatmaktan daha doğrusu “anlatamamaktan” bezdiği için mi? Ülkenin yüzde 50’sinin üzerine artık yapışan “yenilmişlik” hissini ortadan kaldıracak bir söylem geliştiremediği için mi? Vereceği her mücadelenin bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanacağından ürktüğü için mi? Haksız da sayılmaz... Çünkü karşısında an ve an büyüyen devasa bir kanserli organizma var.

Metastaz
Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun “Metastaz” kitabı aslında bu organizmayı çok iyi anlatıyor; devleti esir alan kanserli hücreleri tek tek açığa çıkarıyor. Öyle çok eskilere gitmeyin, 15 Temmuz FETÖ operasyonundan sonra FETÖ’den boşalan koltuklara hangi tarikatların nasıl yerleştiği anlatılıyor kitapta. Sağlık sektörünü nasıl Menzilcilerin ele geçirdiği, ilaç patentleri ve ihaleler... Sadece Menzilciler mi? Tabii ki değil. İskenderpaşa Cemaati, Nursi’ler, Erenköy cemaati, Hakyolcular, Milli Damar, KÖZ’cüler... Bunların birbirleri ile beslenen, nemalanan ağları... Şeyhin vize sorununun çözülmesi için MİT müsteşarının devreye girmesi; yargıda dönen rüşvetler... Tarikata teslim edilen HAVELSAN... Tarikatçılık nedeniyle dokunulmaz ortaklıklar; iş dünyasının nasıl başta FETÖ olmak üzere bu tarikatlara teslim olması... Medya tetikçileri... Okudukça mideniz bulanıyor; iç içe geçmiş sarmal yapılar, bir yerinden bir kere bulaşan bir daha çıkamıyor. Hukukun nasıl çürüdüğünü, güvenliğin nasıl çöktüğünü, bürokrasinin nasıl sadece belli bir kesim için çalıştığını daha iyi anlıyorsunuz. “Zaten biliyoruz” demeyin; orada burada yıllar içinde okuduklarımız, gözümüze çarpanlar ve çarpmayanlar yani büyük puzzle’ın küçük parçaları Metastaz’da birleşiyor ve büyük resmi ortaya çıkartıyor. İşte o zaman “beka” ile kast edileni çok daha net görüyorsunuz. İki Barış’ın dediği gibi “gavsların, mürşitlerin, hocaların sistemi devletin ve kamunun üzerine inmiş durumda.
Dönelim muhalefete... Başta dedik, işi zor diye. Metastaz yapmış kanserli hücrelerle savaş kolay değil. Üstelik kendi yarattıkları ekonomik krizi bile seçim öncesi kendi lehlerine çevirerek yönetmesini bilen ,devletin tüm kaynaklarını istedikleri gibi kullanan bu iktidar ile...
Ama bu pes etmek, mücadeleden vazgeçmek anlamına gelmemeli. Siyasi partilerin görevi doğru durum tespiti yapmak, doğru yol haritası belirlemek ve kitleleri arkasına almaktır. Bu ülkede hala demokrasinin, evrensel hukukun en doğru yol olduğuna inanan onun için mücadele etmeye hazır milyonlar var.
Belki bambaşka bir söylem, çok daha radikal... Ama aynı zamanda güven verici, parti içi çekişmelerini kendi içinde çözmeyi başarmış, doğru hedefe kilitlenmiş... Evet bu bir beka sorunu. Laik, demokratik bir hukuk devletini beraber yeniden yaratmak sorunu ve bunu çözmek de bizim Cumhuriyete borcumuz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları