Yapay zekâdan korkalım mı?...

11 Şubat 2019 Pazartesi

Yapay zekâ korkutuyor mu?
Makinelerin bir gün gelip de kendilerini programlayıp insanları da yöneteceğinden korkuluyor.
Robotik gelişmeler ve etik kaygılar tartışılıyor.
İşte böyle olur, iyi amaçlarla başlayan çalışmalar beklenmedik sonuçlara hizmet eder duruma gelir.
Atomun yeni enerji kaynağı olarak parçalanması atom bombası ile sonuçlandı.
Genlerin hastalıklardan ayıklanması amacıyla başlayan çalışmalar ‘genetik yaratıklar’ sonucuna ulaşıyor.
‘Yapay zekâ’ da akıllı telefonlardan akıllı evlere, oradan da akıllı arabalara girerken bir gün bize hükmedecek robotlara mı dönüşecek?
Ama korkacak ne var ki?
Biz ‘organik robotlar’ ile yaşamaya alışmıyor muyuz?

***

Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da semt semt dolaşıyor, çarşı pazar geziyor, sevecen yaklaşımla vatandaşlarla konuşuyor. Onların sorunlarını konuşup oylarını istiyor.
Bir teyzenin elini tutuyor, halini ahvalini soruyor.
Teyze pahalılıktan yakınıyor, dertleniyor, anlatıyor.
Ekrem İmamoğlu da kendisine oy verirse daha iyi olacağını söylüyor.
Teyze çok mutlu, ‘elbette’ derken aklına geliyor, partisini soruyor. Ekrem Bey ‘Cumhuriyet Halk Partisi’ der demez, teyze elini ateşe değmiş gibi çekiyor, ‘yok olmaz, ben sana oy veremem’ diyor. İmamoğlu gülümsemesini bozmuyor, kadına sempatisini sürdürüyor.
Ama bu sahne bize ne anlatıyor?
Bir ‘zihinsel şartlandırma’ örneğidir bu.
Teyze, düşünce blokajı içindedir, düşünmesi engellenmiştir. Duyguları ise şartlandırılmıştır. Parti adı tetik uyarıcı oluyor, duyar duymaz ‘şartlı refleks’ devreye giriyor.
Teyze artık bu noktadan sonra bir ‘organik robot’ olmuştur.
Bir video kaydı izliyorum, facebook’ta yüklenmiş.
Baştan aşağı kara çarşaflar içinde yüzlerce, binlerce kadın yürüyorlar. Kaydı yapan anlatıyor:
‘Burası Çekmeköy (İstanbul’da bir semt). Bu çarşaflı kadınlar Mahmut Efendi cemaatinden. Binlerce, on binlerce. İşte görüyorsunuz. Buraya belediye otobüsleri ile gelip gidiyorlar. Topluca getirilip götürülüyorlar.’
Gerçekten, kadınlar bir arada yürüyorlar. Kara çarşaflar hareket ediyor. Burası Arabistan değil, Afganistan değil, Türkiye.
Dinci siyasal iktidar bu kara çarşafların, bu tarikatların, bu cemaatlerin iktidarı. Gücünü buradan alıyor.
Yeni değil, çok eski bir insan tipi bu. Katolik dünyasının çok iyi tanıdığı ‘dogmatik insan’. Hıristiyanlık olsun, Musevilik olsun, Müslümanlık olsun, dogmaya döndüğü zaman aynı insan tipini yaratacaktır: Dogmatik insan ya da organik robot.
Canlı bombalar nasıl yaratılıyor sanıyorsunuz.
Düşünceleri yasaklarla engellenmiş,
duyguları korkularla şartlandırılmış,
dürtüleri başıboş bırakılmış ‘organik robotlar’.
Cinsellikle akıllarını bozmuş gibi olmaları sadece dürtülerinin serbest bırakılmasıyla bağlantılı. Düşünceler engelli, duygular şartlı olunca geriye sadece dürtüler kalıyor.
Acaba hangisi daha korkutucu?
Yapay zekânın robotları mı?
Şartlı refleksle yönetilen insanlar mı?
Karar vermek çok da zor değil. İkincisi daha tehlikeli.
Gel deyince gelen, git deyince giden.
İn deyince inen, bin deyince binen.
Dur deyince duran, vur deyince vuran.
Organik robotlar.

***

Seçimler, düşünen, özgürce karar veren insanların yapacağı iştir.
Onlar seçimlerini yapar, oylarını karar vererek sandığa atarlar.
Organik robotlar için seçim, ‘teslim belgesi’ni gösterilen kutuya atmaktan ibarettir.
Amma;
Tarih seçimlerle yazılmaz.
Ortaçağ ortaçağda kaldı, geriye dönemez.
Gelecek düşünen aklın geleceğidir. Özgür iradenin geleceğidir.
Belki zor olacak ama biz kazanacağız.
Mutlaka...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları