Zafer Arapkirli

Hırlı - hırsız, arlı - arsız savaşı

11 Şubat 2019 Pazartesi

Kundaktan, hatta ana rahminden beri genlerime kazınmış bir sevdanın uğruna önceki gün Dolmabahçe’de maça gittim. Hem o mübarek mabedin havasını kimbilir kaçıncı kez solumak için, hem de belki galip geliriz de hayatıma bir minik (ama kıymetli ve derin) mutluluk damlası düşer ve cumartesi gecem şenlenir diye.
Sonunda skor levhasında yazan 2-0’lık sonuca bakarak mutlu ayrıldık mabetten. Ama, yine de yüreğimin şu lanet olası siyasete mütemayil ve felsefi yanıma bir sancı düştü.
Basın Tribünü’nün hemen üzerindeki Mustafa Kemal’in resmine baktım. “Ben sporcunun zeki, çevik ve ....……” diyen Yüce Önder’in resmine. Ve utandım.
Yıllarca “Bu forma kutsaldır, nasip olmaz herkese…” diyen bizim tribünün “emek hırsızı” diye niteledikleri bir topçu vardır. Babası da bizim takımın eski emektarlarından olan o çocuğu yıllar sonra burada yeniden ilk kez izleyecektim. En önemlisi de, taraftarın tepkisini merak ediyordum.
Bir de ne göreyim? Bağırlarına bastılar emek hırsızını. Tribüne çağırıp alkışladılar. Yeri göğü inleten bir desibel seviyesi ile adını haykırdılar. O da 2 gol birden attı ve “hoş bir gönül mukabelesi” yaşandı mabedimizde.
Ama benim içime sindi mi? Vallahi, hayır!
Üç gün önce “emek hırsızı” diye aşağıladığın bir adama, bu takımın formasını giydirmemeye gücümüz yetmeyebilir. Neticede endüstriyel bir âlemin bizim dışımızda dönen ticari çarkları söz konusu. Ama en azından, “bağrımıza basmayıp” sessiz kalabilirdik.

Niye böyle oldu?
“Olsun be abi.. Sonuçta hırsız bizim hırsızımızdır” mantığı.
Yüreğim kanadı. Kırıldım. Skor levhasında yazılı rakamları görmezden geldim bir anda.
“Bu muyuz biz?..” dedim.
İktidar partisinin bir yerel örgütünde geçen hafta bir toplantı sırasında yaşananların videosunu hatırladım. Orada da aynı şeyi söylememiş miydi, aynı cahil ve gafil ve (bu toprakların değerlerine ihanet içindeki) geri kafa?
“Vatan haini olacağına hırsız olsun. Tercihimdir…”
Yani, hem vatanını sevmek hem de çalmamak mümkün değilmiş gibi? Sanki çoğunluk böyle değilmiş gibi, bir avuç hırsızı aklayan kafadır bu. Çalanı mazur gören, arsızı aklayan. Ar-hayanamus ehlini itibarsızlaştıran bir “hırsız sevicilik” bu topraklarda nasıl da kök vermiş? Nasıl da sıradanlaşmış? Gerçekten yüreğim burkuldu.

İstanbul Kartal’da çöken apartmanın enkazına bakıyorum bir yandan, bu yazıyı yazarken. O enkaz da aynı zihniyetin bir tezahürü, aynı “çalan-çaldıran, aynı rant tabağına ekmeğini bananbandıran” tayfanın bir ürünü değil mi?
Kısaca “At şu sandığın içine benim payımı da, ne istersen yap…” ya da “Yaptığın yanlışı kaçağı, yamuğu affedeyim. Ama sen de şuraya 3-5 bin TL göreceksin bizi.. Oyunu da esirgeme benden ha..” diyen ahlaksız zihniyetin eseri değil mi bu? İmar Barışı adı altında, üstelik de bunca ağır bir deprem riskini bile bile insanları alenen ölümcül standartlarda inşa edilmiş tabutlarda yaşamaya mahkûm eden vicdansızlığın pisliği değil mi bu?
“Çaldıysa çaldı. Sonuçta vatan haini değil ya...” öyle mi?
Sanki demirden, çimentodan, kumdan ve bilimsel standartlardan “çalan”, bu toprakların en yüce değerlerine, bu toprakların insanlarına en ağır ihanetin altına imza atmış sayılmaz gibi...

Bu muyuz biz?
Bu muyduk biz?
Bunu mu miras bırakacağız torunlarımıza?
Maç sonrası tartışıyorum bu “emek hırsızı futbolcu” meselesini, takımdaşım gençlerle. Birçoğu “Abi sen de abartıyorsun meseleyi. Hem yarın 90’ıncı dakika dolarken, ezeli rakibimize galibiyet ya da şampiyonluk golünü (af buyur) takıverse alkışlamayacak mısın yani?..” mealinde konuşuyordu.
Bu mu?
Bunun için mi döktük bunca teri, bunca kanı, bunca gözyaşını bunca yıl?
Bunun için mi erkenden ağardı saçlarımız?
Bunun için mi öldü hayatının baharında bunca yoldaşımız?
Ne oldu hakka, hukuka, adalete, vicdana?
Ne oldu ar ve namusa?
Bu muydu yani?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları