Öztin Akgüç

CHP’nin oyu II

13 Şubat 2019 Çarşamba

Cumhuriyetin ilanından önce, 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Paşa tarafından Halk Fırkası adıyla 1935 Kongresi’nde kurulan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) unvanını alan parti, 1981 yılında askeri yönetim tarafından kapatılmıştır.
Çok partili siyasal yaşama girildikten sonra şaibeli, tartışmalı 1946 seçimi bir yana bırakılacak olursa CHP, kapatılmadan önceki 8 milletvekili seçiminde en düşük 1969 seçimi, en yüksek 1977 seçimi olmak üzere yüzde 27.4 ile yüzde 41.4 aralığında değişen oy almıştır. Bu dönemde oy oranı aritmetik ortalama olarak yüzde 35 düzeyinde olan CHP, üç kez de seçimlerde birinci parti olmuş ancak seçim sistemi cilvesi, TBMM salt çoğunluğu sağlayamadığından koalisyon hükümetleri kurmuştur.
CHP, 1992 yılında yeniden açıldıktan sonra ilk girdiği 1995 genel seçiminde yüzde 10.7 oy almış, 1999 seçiminde ise yüzde 8.7 oy oranı ile seçim barajını aşamayarak parlamento dışı kalmıştır. CHP’nin geleneksel oyları DSP ile bölüşüldüğünden, CHP parlamento dışı kalırken DSP yüzde 22.2 oyla birinci parti olmuş, iki partinin oy oranı yine de yüzde 31 düzeyini bulmuştur.
2002 seçiminde AKP yüzde 34 oyla TBMM’de yüzde 66 düzeyinde milletvekili kazanırken CHP, yüzde 19.4 oranı ile ana muhalefet olmuştur.
CHP, 2002 sonrası yapılan milletvekili seçimlerinde, her alanda başarısız AKP iktidarına karşı, yüzde 25 oy oranını aşamamış, 24 Haziran 2018 seçimlerinde oy oranı yüzde 22 düzeyine değin gerilemiştir. 1977 seçimindeki oy oranının ayrıksı, istisnai olduğu düşünülse dahi, oy oranı 1950-77 dönemindeki oy ortalamasının 13 puan, oransal olarak yüzde 35 altında kalmıştır.
CHP, oy oranının gerilemekte oluşunun, iktidar alternafi olmaktan uzaklaşmasının nedenlerini araştırmalıdır. Bu konuda yapılacak bir araştırma partiye sorunlar ve seçimlerde izlenecek strateji konusunda yol gösterici ipuçları verebilir.
CHP’li seçmen, sağcı parti seçmeninden farklı olarak, irdeler, sorgular hatta kuşkulanır. Bazı araştırmaların da desteklediği gibi, geçmiş dönemlerde CHP’ye oy vermiş seçmenin önemli bir bölümü 2002 sonrası sandığa gitmiyor. Sandığa gitmeme, ülkede mevcut düzene bir tepki olabileceği gibi, CHP yönetimine karşı bir tepki göstergesi de olabilir. Sandığa giden CHP’li seçmenin bir bölümü de terim yerinde ise stratejik oy kullanmakta, baraj altında kalabileceğini düşündüğü partinin TBMM’de temsili için oy kullanmakta; sınırlı bir bölümü de sadığa giderek tepkisini geçersiz oy atarak göstermektedir.
İlk kez oy kullandığım 1957 seçiminden bu yana CHP’ye oy veririm. Partinin kurumsal kimliği ile yöneticileri, adayları arasında ayrım yapılmasına; CHP’lilerin hancı, başkan dahil yöneticilerin, adayların yolcu olduğu düşüncesine katılırım. Sandığa gitmeyi, sandığa sahip çıkmayı görev olarak düşünür; istifaların da partinin arınması olarak yorumlanmasını doğru bulurum.
CHP, Cumhuriyetin devrimlerini gerçekleştirme, koruma amaçlı bir misyon partisidir. Partideki görevlerden istifa edilebilir, partiden istifa ise inançlardan vazgeçmedir.
AKP- MHP ittifakı ülkede rejim değişikliğini olup bittiye getirmeye çalışıyor. Siyasal rejimin oya katılanların yüzde 50 + 1 oyu ile değiştirilmeye kalkışılması, siyasal etiğe ve hukukun genel ilkelerine uygun değildir. Özel hukukta dahi önemli kararlar yüzde 60, üçte iki gibi nitelikli çoğunlukla alınmaktadır. Kaldı ki ülkemizde yüzde 50 + 1 yeter sayısının gerçekleştiği de kuşkuludur. Bu kuşku nedeniyle ittifak, yerel seçim de olsa, fiili rejim değişikliğine demokratik meşruiyet aramaktadır. Seçim sonucunun kendileri için sonun başlangıcı da olabileceğini öngörerek, kendi bekalarını ülkenin bekasıymış gibi kamuya sunma çabası içindeler. CHP seçmenin seçimin bu yönünü de dikkate alarak, kişi veya kişilere kızgınlıkları bir yana bırakarak, oylarıyla partiye ve Cumhuriyete sahip çıkmaları beklenir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Canlı duygusallığı 3 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları