Sevgililer Günü ve sevgisizler iktidarı

15 Şubat 2019 Cuma

Bu Cumhuriyeti aşka ve sevgiye kıymet veren bir irade kurdu.
Aşktan ve sevgiden nefret eden bir irade yıkmaya çalışıyor.
Ve kalabalıklar “Sevişme savaş” denilerek “Savaşma seviş” diyene karşı kışkırtılıyor.
Dün, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sevgilinize aldığınız ve sevgilinizden aldığınız hediyeleri unutun.
O güne dair yapılan reklamları, yazılan haberleri, anlatılan hikâyeleri aklınızdan silin.
Kapitalizmin tuzaklarını es geçin.
Hamasi sevgi sözcüklerini zihninizde karalayın.
Sevgililer Günü’nün tarihiyle, bugünüyle, yarınıyla hiç uğraşmayın.
Bugün, Sevgililer Günü’nün ertesinde...
Bu ülkede ve bu çağda ve bu iklimde iki sevgiliyi tehdit eden tehlikeleri düşünün.
Ülkeyi “sevişme savaş” ideolojisinin gölgesinde bırakan ve gücünü yobaz bir ideolojinin ahlakından alan iktidarın nezdinde birini sevmek nedir?
Ve biriyle sevişmek ne anlama gelir?
Ona odaklanın.
Artık öyle bir ülkede yaşıyorsunuz ki...
Sokaklarında sevgililerin sarılıp yürümesi, parklarında sarmaş dolaş oturması, banklarında öpüşüp koklaşması tehlikeli.
Kız ve erkek çocukların aynı çatı altında yaşaması, toplanması, eğlenmesi şüpheli.
Bunları yapacak olanların ağır bedeller ödeyecekleri garanti.
Çocuklara cinsel eğitim yerine dinsel eğitim veren yobaz sistem, hepsini korunaksız bir dünyada türlü tehlikelerin kucağına atıyor.
Ayrıldığı eşini, artık onu istemeyen sevgilisini öldüren erkekleri, onların tarif ettiği sevgililik hallerini, o sevginin bu iklimde nasıl cinayete dönüştüğünü kimse umursamıyor.
Namus cinayetlerinin izinin sadece geleneklerde göreneklerde değil bugünkü siyasi iklimde de sürülmesi gerektiği tartışılmıyor.
Ensestin örtbas edilme potansiyeli, aile içi tacizlerin görmezden gelinme hali, çocuk gelinlerin ve çocuk annelerin sayısı günden güne ayyuka çıkıyor.
Kadın cinayetlerinin, çocuk tacizlerinin ardından görülen davalarda devamlı karşınıza çıkan “hafifletici nedenler” ahlaki vahşetlerin üzerini ustaca örtüyor.
Aile, gençlik ve namus üzerine verilen Diyanet fetvaları ve iktidar beyanları çağdaş yaşamı karanlığa boğuyor.
Sevgiye ve sevişmeye kötü gözlerle bakan bir kültürü cilalayan siyaset, kadınların kıyafetlerinden namus karnesi çıkarıyor.
Gençleri sevmekten ve sevişmekten korkutuyor.
Sanatta sansürün içselleştirilmesini dayatıyor.
Öpüşme sahnelerinin bile ekranlarda kesildiği, aşkın görünmez kılındığı bir ülkede yaşıyorsunuz.
Şiddeti ve savaşmayı yüceltenler, aşkı ve sevişmeyi yerin dibine batırmakla vazifeliler.
Laikliğe savaş açan ve dini yaptırımları okuldan kışlaya, hukuktan ekonomiye, resmi dairelerden ev içlerine kadar bir baskı unsuru olarak sokan...
İnanca dair akılcı düşünceyi dine küfür sayan bir zihniyetin telaşla yeniden biçimlendirdiği bu ülkede...
Aile hayatına bile Diyanet’in el attığı bir dönemde...
Sevmek gerçekte nedir?
Ve sevişmek artık ne anlama gelir?
Bir daha düşünün.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları