Olaylar Ve Görüşler

İtiraz eden yazar: Ahmet Taşgetiren

16 Şubat 2019 Cumartesi

Dindar/muhafazakâr camianın ve elbette bu camianın medyasının önemli isimlerinden Ahmet Taşgetiren’in iki hafta kadar önce bir TV programında kurduğu, “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat dönemlerinde yazdım. Kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim” şeklindeki bir cümle, tek marifetleri iktidara yaranmak olan bir çevrede büyük bir tepkiye, asılsız suçlamalara ve karalamalara sebep oldu. Yazar adeta linçe uğradı.
Ahmet Taşgetiren kendisinin nasıl tanımlanmasını ister bilemem, ama karşı mahalleden banko, şaşmaz bir özgüvenle “İslamcı yazar” olarak tanımlandığı çok iyi biliniyor. Karşı mahalle dediğimiz laik/Atatürkçü/ulusalcı kesimin Ertuğrul Özkök gibi kamuoyunda iyi bilinen bazı simaları onun İslami kesimin vicdanı olduğunu da zaman zaman ifade ederler.

‘Kim için, kime karşı’
Ahmet Taşgetiren gerçekten bu nitelemeyi hak edecek ölçüde dürüstlük ve adalet duyarlılığına sahip olduğunu sayısız olayda göstermiştir. Bunun en taze örnekleri ise, son senelerde yasadışı ideolojilere bulaşmış olma iddialarıyla gözaltına alınıp tutuklanan, ama aylarca iddianameleri hazırlanıp hâkim karşısına çıkarılmamış sağcı-solcu, İslamcı-laik yazar, aydın birçok mağdur insan için itiraz sesi yükseltmiş olmasıdır. Ahmet Taşgetiren bütün bu duyarlılıkları, “kim için, kime karşı” olduğuna bakmadan yalnızca hakkın ve adaletin tecellisi için yapmıştır.
Son olayda Ahmet Taşgetiren’in en alt perdeden, en ılımlısından çıkışa zorlanması; artık mızrağın çuvala sığmaması, kırılan kolun yen içinde saklanamaması, daha da önemlisi bıçağın kemiğe dayanması durumunun iyice açığa çıkmış olmasıyla ilgilidir.
Taşgetiren’in şu anda yazmaya başladığı gazete, dindar/muhafazakâr kesimde yazı yazdığı dördüncü gazetedir. Ayrıldığı ilk üç gazetede uzun yıllar yazılar yazmış, bütün yazılarında vicdanlı bir Müslümanın hak ve adaletin söz konusu olduğu yerde nasıl bir tavır takınması gerektiğinin örneklerini vermiştir. Bir Müslüman için takınılması gayet sıradan sayılması gereken böyle bir tavır bile kimilerine tahammül edilmez görünmüş ve Taşgetiren de hiçbir gürültüye patırtıya meydan vermeden izzet ü ikbal ile o kapılardan çekilmiştir.

Geriye giden basın özgürlüğü
Bir medya ortamı ki, Ahmet Taşgetiren gibi her kelimesi, her cümlesi, her ifadesi ölçülü, ılımlı, edepli; kırmamaya, dökmemeye, dışlamamaya ayarlı bir yazarın bile düşüncelerine katlanamıyor; linç çığlıklarına yol açıyorsa orası düşünce çölü olmuş demektir. Halbuki ifade özgürlüğü, uğrunda verilen yüzlerce yıllık mücadeleden sonra ulaşılmış en değerli, en kutsal özgürlüklerden biridir. Bu özgürlüğe tahammül edilmediği yerlerde işlerin iyi gitmediğinden, şeffaflıktan korkulduğundan emin olunabilir.
Türkiye bugün 17 yıldan bu yana, Ahmet Taşgetiren’in tabiriyle “İslami duyarlıklı” bir iktidar tarafından yönetiliyor. Bu iktidarın çeşitli alanlardaki olumlu icraatına rağmen hiç mesafe alamadığı, hatta geriye gittiği alanlardan biri de basın özgürlüğüdür. Basın özgürlüğünde dünya ülkeleri içinde en alt sıralarda, en geri ülkeler arasındayız. Halbuki 70 yıllık demokrasi tecrübemiz, ekonomik ve toplumsal gelişmişliğimiz bizim basın özgürlüğünde çok daha yukarılarda, gelişmiş ülke standartlarına yakın sıralarda olmamızı gerektirir. Ahmet Taşgetiren’in de ifade ettiği gibi ekonomik ve toplumsal gelişmişliğimizin bugünkünden çok daha düşük seviyelerde olduğu, darbelerin otoritesinin egemenliğini sürdürdüğü dönemlerde bile basın özgürlüğünün bugünkü kadar kısıtlılığına şahit olunmamıştır.
Bugün Türkiye’yi yöneten İslami duyarlıklı kadroların dünya menfaatı, mevki ve servet düşkünlüklerinin devlete ve topluma, bu arada da dine saklanamayan zararlar verdiği gerçeği ortaya çıkmıştır. Bu kadronun en büyük yanlışı; mevkii, parayı, zenginliği; maddeperestlikle, sadece dünyaya değer vermekle suçladıkları laik, solcu, sosyalist çevrelerden daha az sevdiklerini kanıtlayamamış olmalarıdır.

İsmail Özcan/ Eğitimci/Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları