Londra’da Bir Hafta Sonu

24 Kasım 2013 Pazar

Sevgili,
Dayanışma Derneği’nin Başkanı Seniha Russel’ın, “Londra’ya bu ilk gelişiniz mi” sorusunu hüzünle yanıtladım:
- Buraya ilk geldiğimde siz daha doğmamıştınız bile.
Gerçekten de öyleydi. Londra’ya ilk kez, genç bir gazeteci olarak 1967 yılında, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın resmi gezisini izlemek üzere adım atmıştım.
O sırada Paris’te yaşıyor olmama rağmen Londra’yı görünce çarpılmıştım. Zaten bir süre dünyanın başkenti olan bu şehri görüp de çarpılmamak mümkün mü?
Gerçi yüzlerce kez kitaplarda okuduğumuz, filmlerde gördüğümüz Londra, Paris, New York gibi dünya metropolleri karşısında “deja vu” (daha önce görmüşlük) duygusuna kapılmamak mümkün değil, ama yine de beni çarptı Majesteleri’nin başkenti.
Londra’ya gidince ne yapılır?
Bu sorunun yanıtını Melih Cevdet Anday örneğiyle yanıtlayalım.. Kendisiyle birlikte Londra’da bir toplantıya katılmış olan Gencay Şaylan’dan talebi şu olmuş Melih Bey’in:
- Londra’yı iyi biliyorsunuz, en çok Turner neredeyse beni oraya götürün lütfen. Gencay Hoca Melih Bey’i Tate Gallery’e götürmüş. M.C. Anday bir saat kadar başka bir şey katıp karıştırmadan, sadece Turner’i incelemiş, sonra da “Hadi” demiş. “Şimdi bir pub’a gidip de İrlanda viskisi içelim!”
Kendisine ışığın ressamı da denen, empresyonizmin habercisi olarak nitelenen Turner’e bayıldığımdan, ben de aynı programı Mine ile yapmıştım.

***

Londra gezilerimden birinde de başıma gerçekten fıkra gibi bir olay geldi.
Hangi yıldı hatırlamıyorum. Kaldığımız Mont Royal Oteli’nden çıkıp, tek başıma Marble Arche durağına gelmiştim. Üzerimde Burberry’s trençkot, başımda İngiliz bir kasket, pipomu tüttürüyor, otobüs bekliyordum.
Bir ara, İngilizleri taklit ederken, kendisine Türkçe seslenen hemşerisini “Cörmiy misun pen İncilizum” diye tersleyen Temel’in fıkrası geldi aklıma; gülümsedim.
Üstünden bir dakika bile geçmemişti ki, birisi yanıma yaklaştı ve sordu:
- Abi buradan kalkan otobüs Piccadily Circus’tan geçer mi?
Bir kahkaha patlattım, adam şaşırdı. Sonra kucak dolusu gülerek yanıtladım:
- Geçer kardeşim geçer, ben de oraya gidiyorum, gel birlikte bekleyelim!
Bu kez Londra’ya bir Türk derneğinin davetlisi olarak, “Türkiye nereye gidiyor?” konulu bir panele katılmak üzere gelmiştim. Süheyl Batum, Uğur Dündar ve Atilla Sertel’in konuşmacı olduğu, Saat 17’de başlayan panel, gece 22.30’da zorla sona ererken, ilgi hâlâ çok canlıydı.
Salondaki dinleyiciler vücutlarıyla İngiltere’de, akıllarıyla, gönülleriyle Türkiye’de idiler sanki.
Bu durum oradaki insanlarımızın, bulundukları ülkeye uyum sağlayamamalarından kaynaklanmıyor. Aksine, eğitim düzeyleri yüksek olduğundan uyum sorunları da az.

***

Eski imparatorluk olan İngiltere göçmen dolu. Dalga dalga yayılan imparatorluk geri çekilmekle kalmamış, eski sömürgelerin insanları da dalga dalga oraya göçmüşler.
Hindistan’a gidip oraya hükmeden İngilizler, şimdi ülkelerindeki Hintli “istilası!?” karşısında hiçbir şey söylemesinler! Çünkü bu “etme bulma dünyası”...
Tarihin en önemli taşlarını hep göçmenler döşemişlerdir gibi gelir bana.
Şöyle Anadolu’ya bir bak! Göreceksin ki, nice göçe kucak açmış; bir diyardır.
Londra’da rastladığım göçmenlerimiz, kalkıp buraya göçerken Türkiye tutkularını, kaygılarını, sevgilerini, hasretlerini de birlikte taşıyıp getirmişler.
Londra’da bir hafta sonu görülebilecek olanları gördüm, publara gittim, sokaklarda dolaştım. Londonay’dan kenti seyrettim.
Bütün bu zaman zarfında eski filmlerde hep sisli, her zaman yağmurlu gördüğüm Londra’da ne sis ne pus ne yağmur vardı.
Pazar akşamı aslında Washigton’da oturan, ama Londra’daki oğulları Can Uran ve torunlarını görmeye Londra’ya gelmiş olan can dostlarım Leyla ve Tevfik Uran ile Chelsee’deki mahalle pub’ında otururken yağmur başladı.
Yağmur Londra’da başladığında biz üçümüz önümüzde biralarımız, Londra - Washigton - İstanbul arasında geçmişten günümüze, bugünden düne zikzaklar çizerek gidip geliyorduk, yağmur sanki gençlik anılarımızı ıslatıyor gibiydi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları