Olaylar Ve Görüşler

1919 - 2019...

19 Şubat 2019 Salı

Yabancı bir ülke lideri, Türkiye’de yargılanan birisi hakkında “onu serbest bırakacaksınız” dediğinde, Türkiye mahkemeleri bu kişinin serbest bırakılması için gerekli kararı almaktadır. Türkiye adaleti bağımsız değildir.

Dört yıl sonra Cumhuriyetimizin 100. yılı olacak. AKP yönetiminin 2012 yılında hedef olarak sunduğu 2023 vizyonunda ortaya konan hedeflerin gerçekleşmeyeceği bugünden bellidir. Bu hedeflerin ilk 10 maddesini hatırlayacak olursak şöyle sıralayabiliriz:
• Dünyada en büyük 10 ekonomi arasına girmek.
 Yıllık GSYİH’yi 2 trilyon dolara çıkarmak.
 Kişi başına geliri 20 bin dolar üzerine çıkarmak.
 Toplam 500 milyar dolar ihracat, bunun 100’er milyon doları inşaat malzemeleri ile makine ve elektrikli makine teçhizat ihracatından kaynaklanacak.
 Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, 2 nükleer santral açmak ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına ağırlık vermek.
 Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak.
 46 milyon turist ağırlamak ve yıllık 50 milyar dolar turizm geliri elde etmek.
 Uzun dönem büyüme oranını yıllık yüzde 5’ten yüzde 7’ye çıkarmak.
 İstanbul’u bir finans merkezi haline getirmek.

AB’ye tam üye olmak
Sadece 2023 vizyonu değil, Cumhuriyetimizi kuran kuşakların koyduğu hedeflerin de, bugün geldiğimiz noktayla örtüştüğü söylenemez. 1923 Türkiyesi ile gelecek olan 2023 Türkiyesi’ni bugünden kıyaslamak şu anda mümkün olmasa da, 1919 yılının koşulları ile içinde bulunduğumuz 2019 yılı Türkiyesi koşullarını kıyaslamak bize ipucu verecektir. O dönemki kuşakları 1923 yılında Cumhuriyet kurmaya götüren koşullara, 1919 yılına ve içinde bulunduğumuz 2019 yılına bakmak gerekir.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden birkaç ay sonra, 18 Ocak 1919 tarihinde toplanan Paris Barış Konferansı’nda İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya) Osmanlı topraklarının parçalanmasına, kimin hangi bölgeyi alacağına uzun tartışmalarla karar vermişlerdir. Çünkü pasta büyük ve önemliydi. 10 Ağustos 1920 yılında imzalanan Sevr Anlaşması’nı bile beklemeden 1919 yılında Anadolu’yu ve Trakya’daki topraklarımızı işgale başladılar. Kars, İzmir, İskeçe, Gaziantep İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar tarafından işgal edildi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ordunun belirli bir kesimi ve Anadolu halkları ulusal kurtuluş mücadelesine başlamış ve bildiğimiz gelişmeler olmuştur.

2019’da genel manzara
Ulusal Kurtuluş Savaşı ile elde ettiğimiz bağımsızlıkta, demokrasi, çağdaşlık vb. ileri medeniyet göstergesi hedeflerinde ne durumdayız acaba? İçinde bulunduğumuz 2019 yılındaki genel manzara iç açıcı değildir.
Türkiye’nin 10 şehrinde toplamda 15 adet yabancı askeri üs bulunmakta. Bunların bazıları NATO kontrolünde, bazıları ise doğrudan ABD’ye bağlıdır. Bunun anlamı, Türkiye askeri açıdan bağımlıdır.
Türkiye’nin brüt dış borç stoku 448.5 milyar dolara ulaşmıştır. Borç stokunun milli gelire oranı yüzde 53.8’dir. Türkiye ekonomik açıdan da bağımlıdır.
Türkiye 99 ürün grubunda ithalat yapmaktadır. TÜİK’in geçici verilerine göre 2018 yıl sonu cari açığımız 55 milyar USD olup, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 75.3’tür. Cumhuriyetin ilk yıllarında ihracatımız ithalatımızdan fazla idi ve cari fazlanın en üst noktası olan 1946 yılında ihracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 180.5 idi.
Türkiye dünyanın 18. büyük ekonomisi olup, uzun yıllar sonra 17.’likte iken geçen yıl 18.’liğe gerilemiştir.
Yabancı bir ülke lideri, Türkiye’de yargılanan birisi hakkında “onu serbest bırakacaksınız” dediğinde, Türkiye mahkemeleri bu kişinin serbest bırakılması için gerekli kararı almaktadır. Türkiye adaleti bağımsız değildir.
Türkiye eğitimde ilk 72 ülke arasında 50. sıradadır. Türkiye çocuklarını eğitememektedir.
Günümüzde işgal ve ele geçirmenin fiziksel olarak asker çıkarma şeklinde olmadığı, ekonomik olarak içten gerçekleştiği bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında, günümüzde ülkemizin içinde bulunduğu durumun 1919 koşulları ile çok farklı olmadığı ortadadır.
2023 yılında Cumhuriyetimizin 100. yılını bu haliyle kutlamak yerine, aslında onu yeniden inşa etmeye başlamak daha uygun olacaktır. 1923 yılında ortaya atılan tez, geçen yüz yılda antitezini doğurmuş ve hatta antitez öne çıkmıştır. 2023 yılında yeni bir sıçrama ile senteze ulaşılmalıdır.

Hüseyin Karadede / Endüstri Mühendisi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları