Erdal Atıcı

Dershaneler Eğitimin Kanayan Yarasıdır!

24 Kasım 2013 Pazar

Son günlerde dershaneler üzerinden kıyamet kopuyor.
Dershaneler, gün geçtikçe çürüyen, sınava odaklı bir eğitim dizgesinin sonucudur. Başlangıçta, büyük kentlerde varsıl çocuklarının özel ders alarak sınavda öne geçmelerine karşı, daha az gelirli orta sınıf ailelerin çocukları için ortaya çıkmış, her yıl büyüyerek ve kasabalara değin yayılarak milyarlarca liralık bir “çilekli” pasta haline gelmiştir.
Kim ne derse desin; dershaneler günümüzde geldiği konum itibarıyla eğitime başka bir seçenek kurumlar haline gelmiş ve büyük bir getirim (rant) ekonomisi oluşturmuştur.
Bu büyük getirimi gören, aynı zamanda çocukları dini amaçları doğrultusunda yetiştirmenin, dönüştürmenin bir başka yolu olarak düşünen; kimi tarikat ve cemaatler, zaman içinde dershanecilik sektörüne el atmışlar, para ve çevre gücüyle bu kurumların önemli bir bölümünü ele geçirmişlerdir.
Lafı dolandırmadan söylemekte yarar vardır: Dershaneler öyle denildiği gibi “Fırsat eşitliği yaratan kurumlar” falan değildir. Tam tersi; fırsat ve olanak eşitsizliğinin oluşmasında dershanelerin önemli payı vardır.
Bugün ülkemizde yurttaşlarımızın çoğunluğu, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Bu yoksul insanlar, çocuklarını ya dershanelere gönderememekte ya da çok güç koşullarla ve eğitim kalitesi düşük dershanelere gönderebilmektedir. Geçen yıllarda Fethiye’de oğlunun dershane parasını ödeyemediği için hapishaneye giren annenin durumu, oğlunun intihar ederek yaşamına son vermesi, belleklerimize kazınan buzdağının görünen yüzüdür.
Ayrıca dershaneler, Cumhuriyet devrimiyle birlikte ülkemizde yaşama geçirilmek istenen parasız, bilimsel ve laik eğitimin yok edilmesinde önemli rol oynamışlardır. Devlet okullarında eğitimin ana amaçlarından biri, düşünen, düşündüğünü korkmadan söyleyebilen, eleştiren, sorgulayan, analiz yapabilen yurtsever insanlar yetiştirebilmektir. Devlet okullarında öğretmenlerin önemli bir bölümü bu yolda özveriyle çalışır, çırpınır. Onlar, öğrencilere yalnızca ABC öğretmezler, olumlu davranışlar kazandırarak iyi bir yurttaş olmaları için canla başla mücadele verirler. Devlet okullarında uygulanan eğitim kurallarının çoğu, ne yazık ki dershanelerde geçersiz hale gelir. Çünkü dershanenin amacı öğrencilere iyi, güzel, olumlu davranışlar kazandırmaktan öte, iyi bir sınav ya da okul kazandırmaktır.
Çalışan öğretmenler açısından baktığımızda dershaneler; elbette, atanamayan öğretmenlere iş olanağı yaratmıştır. Yaklaşık 50 bin öğretmenin dershanelerde görev yaptığını düşünürsek, bu önemli bir rakamdır. Ancak burada çalışan öğretmenlerin sözleşmesi patronların iki dudağının arasındadır. Dershanelerde çalışan öğretmenlerin büyük bölümü sendikal haklardan yoksun olup dershanenin uygun gördüğü ücret ve saatlere boyun eğmekte, kimi öğretmenler bir günde dokuz - on saat derse girerek çalışma yaşamında kabul edilemeyecek haksızlığa uğramaktadır…
Eğitim dizgesini değiştirmeden yalnızca dershaneleri kapatmak elbette çözüm değildir. Devlet okullarındaki eğitimin kalitesi artırılarak, sınava odaklı eğitim dizgesinden vazgeçilerek, okullarda yetiştirme kursları düzenlenerek dershanelerin varlığı ortadan kaldırılabilir, kaldırılmalıdır…
Çözüm o kadar da zor değildir. Dünyanın büyük bir bölümünde bizdeki gibi yaygın dershane ağı yoktur. Dershanelerde çalışan öğretmenlerin durumuna gelince; orada çalışan öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanlığı’na atanmasıyla sorunun büyük bölümü çözülecektir…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları