Din Dersi - Uyuşturucu - Bilim

01 Ekim 2014 Çarşamba

BOSTON - Meriç Erikçi Ertunç... Gencecik bir bilim kadını. Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Mezunu... 4 yıldan beri Harvard Üniversitesi Toplum Sağlığı Fakültesi’nde Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in başında bulunduğu Genetik ve Kompleks Hastalıklar Laboratuvarı’nda çalışıyor. Yağ dokusundan salgılanan yeni bir hormon üzerinde çalıştığını anlatıyor. Diyabetli ve fazla kilolu hastalarda daha fazla salgılanan bu hormon karaciğerin şeker üretimini artırıyor. Ertunç ve arkadaşları işte bu hormonun nasıl salgılandığını öğrenmeye ve bunu baskılayacak formüller geliştirmeye çalışıyorlar...
Yıldız Holding’in yaptığı 24 milyon dolarlık bağışla Sabri Ülker Merkezi adını alan laboratuvarı geziyoruz Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ülker ve Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ile birlikte...
Boston tam bir öğrenci kenti. Dünyanın dört bir yanından gelen gençlerle dolu. Her yerden bir üniversite, bir araştırma merkezi fışkırıyor. Öyle bir ekosistem oluşmuş ki bilimsel düşünce ve araştırmanın burada nasıl güçlü bir şekilde filizlenebildiğini hissetmemek mümkün değil...
24 milyon dolar bir laboratuvar için ciddi bir rakam. Ve tabii son derece rahatlatıcı. Nereden ne para bulsam derdine kapılmadan araştırmalarına gömülebiliyorlar. Laboratuvardaki deney hayvanlarından sorumlu Japon asıllı Kanada vatandaşı Karen İnouye’ye böyle bir laboratuvarın aylık maliyetinin kabaca ne olduğunu soruyorum. Sohbete diğerleri de katılıyor. Sonuçta 200 bin dolar gibi bir rakam çıkıyor ortaya. Deneylerde kullanılan fareler bütçede önemli bir rakam örneğin. Ve tabii araştırmacıların maaşları, ekipman, makine vs... Toplam 27 kişinin çalıştığı merkezde altı Türk araştırmacı da var.
“Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyor musun” diye soruyorum Meriç’e... “Sanmam” diyor. Burada kesintisiz çalışabildiğini, ne ararsa elinin altında olduğunu söyleyerek ekliyor. “Türkiye’de örneğin bir malzemeye bir ürün kitine ihtiyacın olduğunda günlerce beklemek zorundasın eline ulaşıncaya kadar. Burada ertesi gün her şey elinde...”
Akşamki resepsiyonda sohbet ettiğimiz Boston Başkonsolosu Ömür Budak’tan sadece Boston’da 1500’den fazla Türk öğrencinin olduğunu öğreniyorum. Ciddi bir sayı bu. İş öğrencilikten çıkıp doktora sonrası çalışmalara, araştırmalara gelince Türkiye’ye geri dönmeyi seçenlerin sayısı hızla azalıyor.
24 milyon dolar Yıldız Holding için çok da önemli bir rakam değil ama bir araştırma merkezi için çok değerli. Peki, neden Türkiye’de de benzer bir bağış yapmıyor acaba? Üstelik bu tarz desteklere ihtiyacı olan bir ülke Türkiye... Aklımdan geçenleri Ali Ülker’e yöneltince “İleride düşünebiliriz, neden olmasın” yanıtını alıyorum.
Şüphesiz Harvard’da böyle bir merkeze bağış ve Sabri Ülker adının verilmesi hem şirketin küresel prestiji açısından hem de dünyaca ünlü ve başarılı bir Türk bilim insanının başında bulunduğu laboratuvar açısından son derece önemli. Ama... Amalar kafamda dolaşıp duruyor.
Bilimin serpilip gelişeceği ortamı yaratıp besleneceğine, bunu kurutmanın yollarının arandığı bir ülke ne yazık ki... 9 yaşında bir kız öğrencinin başına türban takan, üstelik bunu özgürlük olarak tanımlayan zihniyet ile bilimsel düşüncenin temel taşları örtüşmüyor. Örtüşemez.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Zorunlu din dersi tartışılıyorsa uyuşturucudan terörden neden şikâyet ediliyor. Din dersi olmazsa bir nesil kaybolur. Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik dersi tartışılmıyor” diyerek din dersini ve temel bilimleri kıyaslaması bile başlı başına ürkütücü. Gençlerin hatta çocuk yaştakilerin ürkütücü boyutlara ulaşan uyuşturucu kullanmalarının asıl nedeni din eğitimi eksikliği değil, önlerine bir hedef konulmamış olmaları, geleceğe umutla bakamıyor olmaları, cehaletin pençesine düşmüş olmaları...
Amaların yanıtları işte buralarda yatıyor. Açılan üniversite sayısı ile övünmek bir anlam ifade etmiyor. Keza dindar nesil vizyonu da...
Eğitimin kalitesi, nitelikli insan gücü, bilimsel araştırmaların yaygınlaşabilmesi için gerekli ekosistemin yaratılması... Bunlar masaya yatırılmadıkça, tartışılıp bütüncül bir politika haline getirilmedikçe ne Meriç ve onun gibi başarılı bilim insanları geri döner, ne iş dünyası böyle büyük bağışlar yapar... Bu böyle biline...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları