Mustafa Kemal Ulusu

Konkordato ve Yücetürk ruhu

02 Mart 2019 Cumartesi

Komple Avrupa kupalarından elendik, “Siz gidin annenizin liginde oynayın” dediler.
Gündem buyken birden TFF’den açıklama geldi, “Şenol Güneş ile 1.6.2019’dan itibaren milli takım başına gelmek üzere mukavele imzalanmıştır”
3 Haziran’da seçim var ne bu acele derken, pat diye bir haber daha, Demirören istifa etti. Gerçekten şaka gibi, bu kadar ciddiyetsizlik olmaz. Bu demek oluyor ki, haziranda yapılacak seçimde başkan şimdiden belli gibi. Bence haziran seçiminde en güçlü iki aday Sayın Servet Yardımcı ve Göksel Gümüşdağ’dır. Geçen sene Kulüpler Birliği Başkanlığı’nı bırakan, bu yıl sonu da Başakşehir’i Katarlılara satma projesi olan sayın Gümüşdağ, bence bir adım daha önde.
Bu arada 1. başkan vekili Servet Yardımcı yerine, Hüsnü Güreli’nin vekâleti alması ve bu açıklamayı Nihat Özdemir’in yapması ve hele hele “Seçime kadar Federasyonda bu görevi Hüsnü Güreli ile beraber götüreceğiz” sözleri federasyon içinde ne denli bir vekâlet krizi oluşturduğunu göstermektedir. Sayın Servet Yardımcı’nın bundan sonraki alacağı tavrı merakla izleyeceğim. Bence başkanlığa vekâlet onun hakkıydı.
Diğer bir yanlış, İDDAA ihalesi dolayısıyla Demirören’in istifası; evet gerekliydi, ama istifa etmeden birkaç saat önce milli takım hocası seçimini yapması bana çok enteresan geldi. Bu atama sezon sonu olmalıydı ki gelecek olan yeni başkan da hem kadrosunu hem de milli takım hocasını seçsin.
Şimdi gelelim bu başlığı neden koyduğuma? Türk futbolunda en baştan başlayarak köklü bir futbol reformu yapmak gerekir ve bunun zamanı geldi de geçiyor. Eğer böyle gidersek belli bir zaman sonra dünya futbolunda adımız hiç olmayacak. Bakın mesela Belçika, futbol reformlarını belli zaman önce yaptı ve FIFA’da ilk sıralara kadar çıktı. Bu işler esasında o kadar da zor değil, ki bizim 85 milyona yaklaşan bir nüfusumuz var. Malzeme elinizde, ama güzel bir yemek yapacak aşçı kadrosu yok.
Rahmetli Yılmaz Yücetürk, Türk futbolunda ilk köklü reformları yapan Ulusu federasyonunda Araştırma Planlama Eğitim Denetim Başkanıydı. Uzun yıllar Suarez Yılmaz lakabıyla futbol oynamış, Almanya’da Köln Spor Akademisi’ni başarı ile bitirerek üstün vasıflı bir futbol akademisyeni olmuştu.
Yılmaz Hoca ile rahmetli Turgut Özal’ın, ben TFF Başkanı iken istediği rapora en önce şu üç maddeyi yazmıştık: 1- Para yani güçlü ekonomi. 2- Kaliteli futbol statları ve tesis yapımı 3- Kaliteli eğitimcilerle, kaliteli hocaların yetiştirilmesi. Zira bu üç ana husus olduğu takdirde ve de TFF de özerk olup, bir de bu işi bilen kişilerden teşekkül edilirse, başarının gelmemesi diye bir konu olamaz.
Yine rahmetliye dönüyorum, Yılmaz Hoca ile anlaşma yaparken, APED Başkanlığı’nın sonuna bir ‘D’ harfi yani ‘Denetim’ konmasını ısrarla istemişti. Sebebini de bana “Sayın başkanım, denetimsiz hiçbir şey başarıyı getirmez, en iyi tesisi, en iyi işleri yap, ama eğer denetim yoksa hepsi yok olur gider” diyerek ve bana ‘D’yi koydurarak, APED’i kurdurtmuş ve imzasını atmıştı. İşte o APED, Ulusu döneminde 20’ye yakın projeye imza attı.
O yıl Derwall’i de Türkiye’ye getirmemizle, 84-85 yıllarında atılan bu reformların tohumları, 90’lı yıllarda büyümüş ve 2000 yılının başlarında önce Galatasaray’ın UEFA Kupası’yla ve yine Galatasaray iskeletiyle kurulan Milli takımın Dünya 3.’lüğüyle taçlandı. Ne var ki bu reform paketleri tek tek çöpe atılmaya ve o eski kafalarla APED dağıtılarak, Futbol Direktörlüğü gibi saçma sapan tabirlerle Türk futbolu, rahmetli Yılmaz Yücetürk, Gündüz Tekin Onay ve Tamer Güney vb. gibi akademisyenlerin elinden alınarak, yarışmacı teknik direktörlerin eline teslim edilmiş ve neticesinde de işte bu iflas günlerine gelinmiştir .Yalnız Milli Takım mı? Hayır, amatörler dahil tüm futbol dünyası bocalamaktadır. Hatta Süper Lig, konkordato ilan ederek devlete kredi için başvurmuştur. Yani durum çok vahimdir. İnşallah o ruh bir gün, bir başka bedende gelir ve de Türk futbolunu çağ atlatacak kalitede, futbolu bilen bir başkan ve ekibiyle buluşur ve de Türk futbolu da hak ettiği yere gelir.
Sayın başkan Demirören’e yakın bir zamanda yaptığımız bir sohbette demiştim ki, “Dün o koltukta ben oturuyordum, bugün sen, yarın başkası. Eğer böyle sadece milli maçları ve ligleri idare eden, hakemleri maçlara veren bir başkan olarak görev yaparsan, bir gün bu görevi bıraktıktan sonra unutulur gidersin. Onun için Türk futboluna çağ atlatacak reformlar yap, kendini unutulmazlar arasına sok.”
Sayın Başkan elindeki her türlü gücüyle bunları yapma imkânına sahipti, ama maalesef yapmadı veya yapamadı. Ve bıraktı gitti. Başkanın Türk futbolunu, bu çok kötü durumuyla bırakarak gidişi, gerçekten çok hazin ve üzücü.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tarihi sınavdayız 3 Nisan 2020
Sınıfta kaldık 27 Mart 2020

Günün Köşe Yazıları