‘Komünist’!

04 Mart 2019 Pazartesi

Önceki perşembe, 21 Şubat, dünya siyasi tarihinin en etkili bildirilerinden biri olan Komünist Manifesto’nun yayımlanmasının 171. yılıydı. Karl Marx ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Manifesto, kapitalist üretim biçiminin temel özelliklerini emekçilerin gözlüğünden betimliyor ve Bütün ülkelerin işçileri birleşin diye son buluyordu.
Dünya işçileri birleşemediler. Öte yandan Türkiye, özellikle 1945-90 arasında, yaklaşık yarım yüzyıl, komünizm düşmanlığını en yıkıcı bir biçimde yaşadı. Çoğu kez komünist olup olmadığına bakılmaksızın, insanlar idam edildi; öldürüldü; toplu halde yakıldı; sol düşünce düşmanlığı yapılarak geniş kitleler köreltildi.
Şimdilerde çok ilginç bir gelişme yaşanıyor. Yerel seçimlere giden Türkiye’de nüfusu üç bin dolayında olan Ovacık’ın, Belediye Başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu, komünist başkan diye, kamuoyunun önemli bir kısmı tarafından alkışlanıyor; büyük başarılarının bir sonucu olarak da partisi TKP tarafından Tunceli belediye başkanlığına aday gösteriliyordu.

Ürettikçe özgürleşenler
Bilinen bir gerçektir ki, üretim, insanı, beyni ve bedeniyle özgürleştiriyor. Maçoğlu, insanlık tarihinin bu en temel dersinin bilinciyle çalışıyor.
Ovacık’ta doğal koşullara uygun ve insanı öne çıkaran bir anlayışla üretim süreci bir bütün olarak örgütleniyor. Üretici, emek ve sermayenin bir araya geldiği kooperatiflerde, yüzde 70 gibi büyük bir çoğunluğu kadın olmak üzere, bir araya geliyor; kooperatif üyeleri birlikte karar alıyor. Yeni ürünlerin üretimi için uğraşılıyor; kadınlar başta olmak üzere, işsizlere iş alanları açılıyor. Demokrasinin can suyu olan katılım ile üretilen değerin hakça paylaşımı bir araya geliyor; birlikte yaşama geçiriliyor. Gerçek demokrasi ile ekonomik gelişmenin bu bütünleşmesi diğer sorunların çözümünü de çok kolaylaştırıyor.
Sonuçta Ovacık patlaması yaşanıyor. Ovacık damgalı ucuz ve sağlıklı gıda ürünleri tüm büyük kentlerde açılan satış yerlerinde tüketiciye sunuluyor ve kapışılıyor.
Dahası, Ovacık ürünlerine internet yoluyla da ulaşılabiliyor. Koca AKP iktidarı, yalnızca kimi büyük kentlerde tanzim mağazaları açarak hayat pahalılığına çözüm ararken, Ovacık, tanzim satışını, ileri teknolojiden yararlanarak tüm ülkeye yaymayı başarıyor.
Ucuz ulaşımı sağlayan Maçoğlu, su hakkını ayrı bir yere koyuyor; Allah’ın suyunu halka para ile satmanın çok yanlış olduğunu vurguluyor. Böylece hayatları, Allah’ın adını pazarlayarak halkı aldatmakla geçenlere de, gerçekleri, gülerek ve anladıkları dilden anlatıyor!

Yağma olmayınca
Bu ülkede belediyecilik, çoğu durumda, imar rantı, yağmacılığı anlamına geliyor. AKP’nin uyguladığı inşaata dayalı ekonomi yaklaşımının da bir sonucu olarak, küçüklü büyüklü tüm kentler ve dahası kıyılardan yaylalara tüm ülke rant talanı alanına dönüşmüş bulunuyor; Başkan Erdoğan’ın sözleriyle, ihanet edilen, rezil edilen, bağrına hançer saplanan kentlerden geçilmiyor.
Maçoğlu, kent rantlarının halkın malı olmasını, katılım ve açıklıkla sağlıyor; belediyenin gelir ve giderlerinin dökümünü, üstelik duvar ilanıyla ve sürekli olarak halka açıklıyor.
Bu nasıl oluyor diye soranlara da, büyük bir özgüvenle çalmazsanız açıklayabilirsiniz diyor.
Kuşkusuz, çok sayıda olmasa da, geçmişte ve günümüzde Maçoğlu gibi halkçı, dürüst ve demokrat çok belediye başkanı ve yönetimi var; ancak Maçoğlu yaklaşımı bütüncül özelliğiyle öne çıkıyor.
Acaba Türkiye’nin yıllar yılı acımasızca komünist avcılığı yapan aşırı sağcıları, hiç olmazsa bugün, Maçoğlu’na bakıp yaptıklarından utanç duyacak noktadalar mı? Hiç sanmıyorum.
Başkan’ın, seçim işbirliklerinden kendininkini millet, muhalefetinkini zillet olarak adlandırması; AKP Bursa Belediyesi başkan adayının, Nâzım Hikmet, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Türkan Saylan’ı devlet düşmanı sayması, aşırı sağcılarda aynı düşmanca anlayışın devam etmekte olduğunu kanıtlamıyor mu?
Bu soruların yanıtı seçim sandıklarından çıkacak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları