İade-i İtibar

25 Kasım 2013 Pazartesi

Zamanı durdursak ve geri sarıp istediğimiz döneme gidebilsek… Ne yapmak isterdiniz? Bazılarımız tarihte olmasını istemediğimiz şeyleri düzeltmek isteyebilir sanırım. O dönemlerde bildiğimiz yanlışların sizce kaçını düzeltebiliriz?
Mesela demokrasiyi o döneme taşımak isteseniz. Toplumun karşısına çıkıp “Ey ahali, bu yaptığınız çok yanlış. Aslında siz sultanlıkla yönetilmemelisiniz. Dünyanın en iyi şeyi demokrasidir” deseniz mesela? Sanırım o dönemin ilk demokrasi meczubu olursunuz.
Veya bütün savaşların nasıl gelişeceğini bildiğimizden, çıkıp desek ki “Aman padişahım bu Alman savaş gemilerini Karadeniz’e salmayın. Bunlar yüzünden Birinci Dünya Savaşı’na gireceğiz. Osmanlı bu savaşı kaybedecek ve son bulacak.” Osmanlı sultanı size bunu ilk defa duymuş gibi mi bakacaktır? Yoksa size dönüp “Evladım ben de bunu biliyorum. Biz de İngiltere’nin yanında yer almak istiyoruz fakat onlar istemiyor” diyecektir. “Biz Almanların gemilerini almasak da gözümüzün üzerinde kaşın var diyerek bize savaş açacaklar. Amaç zaten topraklarımızı paylaşmak” demeyecek midir?
Mucizelere sahip Musa ve İsa peygamberler halklarına kendilerini defalarca ispatlamış olmalarına rağmen zaman zaman inananları bile şüpheye düşmemiş midir? Siz gittiğiniz tarihi yolculukta Kızıldeniz’i ikiye ayırabilecek misiniz veya ölüyü diriltebilecek misiniz? Bazen bilmek yetmiyor, insanların size inanması da gerekiyor. Bunlar sizde yokken geçmişe yolculuk yaparsanız yalnızca gezip dolaşın.
Ne kolay değil mi, bildiğiniz sonuçlarla at yarışı oynamak. Bildiğiniz tarih üzerinden konuşmak. Aynı başarıyı gelecekle ilgili yapın da şapka çıkarayım.
1970’lerde Mao’nun danışmanı Tzu-En Lai’ye sorarlar: “Fransız Devrimi hakkında ne düşünüyorsunuz?” Yanıt çarpıcıdır: “Henüz konuşmak için çok erken.” Buyurun zaman makinesine binin bakalım.
Gelelim şu iade-i itibar mevzusuna! Bazen olayların, bazen de insanların tarihsel süreçler içerisinde haklılıkları tespit edilir. Süreç onlara yapılan haksızlıklardan dolayı değil, doğru olduklarından itibar iadesi yapar. Eğer tarih her haksızlığa uğrayana iade-i itibar verseydi ve böyle bir kavram üzerinden gitmiş olsaydı, tarihin önünde herkes masum olurdu.
Son dönemde yaşananlara baktığımda, kişilere itibar iadesi mi yapılıyor yoksa topluca günah mı çıkarıyoruz pek anlamış değilim. Sanırım bu yaptığımız biraz günah çıkarmaya benziyor. Haksızlık ettiğimize inandıklarımızdan bu zamanın ruhuyla değerlendirme yaparak özür diliyoruz.
Ama belki de doğrusu bu. Sadece özür dilemek. Tarihi süreçlerde yaşananlarla ilgili yapabileceğiniz yalnızca bu. İade-i itibar için ise aynı yerde duruyorum. O imtihandan geçenler zaten farkındadır zorluğun, haksızlığın, günün birinde haklı çıkacaklarının. Galileo Galilei gibi “Ama yine de dünya dönüyor” diyebilmenin gücünü bilirler.
Yanlış kişilerden de gün gelir özür dileyebilirsiniz. Ama yanlış kişiye itibar iadesi yapamazsınız. Siz vermek isteseniz de onun üzerine yakışmaz. Siz verirsiniz o üzerinde taşıyamaz. Gerçek itibarı hak edenlerin bizlerin iadesine ihtiyacı olmaz. İtibar zaten ondadır. Üzerinden siz çıkarmak isteseniz de gücünüz yetmez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları