Enver Aysever

İkiyüzlülükte uzlaşma!

06 Mart 2019 Çarşamba

Fethullah övgüleriyle tanıdığımız nice siyasetçiden biri Bursa Belediye Başkanı Alinur Aktaş. “FETÖ’nün siyasi ayağına neden ulaşılamıyor” sorusunun yanıtıdır aynı zamanda bu adam ve onun gibiler. AKP ile FETÖ iş ortağıydılar, koalisyon kurmuşlardı, ilişkileri köklüdür, eskiye dayanır, ideolojik kardeştirler. Eğer samimi biçimde AKP içinde “kim FETÖ’cü” diye sormaya kalkarsanız, geride parti kalmaz. Bu FETÖ sevdalısı isimler, reisin gazabına uğramamak için, şimdilerde en önde dövüşüyorlar! Nasılsa hukuk yok, ağzına geleni söylemek serbest; açıktan dilediği gibi küfrediyor Alinur Aktaş ve benzerleri. Kime derseniz; Cumhuriyete, aydınlanmacılara, bu memleketin en güzel evlatlarına!
Geçen hafta İnegöl’de coştu Aktaş, rakibi Nilüfer Belediye Başkanı Bozbey’i eleştirmek için: “Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Türkan Saylan, Nâzım Hikmet gibi devlet, millet düşmanlarının adlarını sokaklara veriyor” dedi. İyi de yaptı. Yıllardır her seçim öncesi kılıktan kılığa giren AKP’nin gerçek yüzünü ortaya serdi. Güldal Mumcu sosyal medyadan, “Uğur Mumcu’yu katleden zihniyet konuştu” diye yazdı. AKP lideri RTE, “Sivas Katliamı” ardından uzun yıllar süren davanın zamanaşımına uğraması üzerine, “Milletimize hayırlı olsun” demişti zaten!
Azgın gericiliğin esir aldığı İnegöl halkına bu türden söylev çekmenin nedeni var elbette. Bursa’yı AKP kazanıyorsa eğer oy deposu İnegöl sayesinde oluyor bu. Bu kez işler karışık, pabuç pahalı, daha sert saldıracak her yerde AKP. Doğrusu hedefler iyi seçilmiş. Uğur Mumcu tarikat, siyaset, ticaret ilişkisini ortaya koymuş, tümünün ipliğini pazara çıkarmış bir gazeteci. Katledildi! Saylan, FETÖ tezgâhını yıllar öncesinden görmüş, kızlar okusun diye yaşamını adamış, aydınlanmacı bilim insanı. Ömrünün son günlerinde Ergenekon kumpasıyla evi basıldı, sanık yapıldı! Üçok, din tacirlerinin maskesini düşürdü, sahtekârları açıkça ilan etti. Öldürüldü! Ve Nâzım Hikmet! Boyun eğmeyen bir komünist, devrimci! Yıllarca zindanda tutuldu, cesedinden bile korkuldu, yurduna dönmesine izin verilmedi!
Acı konuşacağım. AKP’nin bu kendini bilmez kişileri, nasıl oluyor da bu kadar rahat cirit atıyor ortalıkta dersiniz? Siyasette egemen olan dil belirleyicidir. AKP’nin oyun kurucu olduğu, en bayağı yararcılığın haklı görüldüğü bu ortamda onu frenleyecek herhangi bir siyasi yapı ya da lider var mı? Meclis’teki tüm partiler liberal ikiyüzlülükte uzlaşmış durumda. “Biz kazanalım da nasıl olursa olsun!” anlayışı, her koşulda AKP’ye kazandırır. Gericiliğin karşısına gericilik koyduğunuzda kim kazanır acaba?
CHP adaylarının kampanyalarına bakın! Hep birden “Hayırlı Cumalar” mesajları atıyorlar, yetmiyor, mutlaka toplu namaza gidiliyor, güzelce fotoğraf veriliyor. Yetmiyor, nerede başı bağlı kadın bulurlarsa, mutlaka birlikte poz veriyorlar. Bir kişi namaza gidebilir elbette, kadınlar dilediği gibi de giyinecektir kuşkusuz. Ancak bunu siyasete alet ederseniz AKP’den ne farkınız kalır?
Laiklik, Cumhuriyet, Mustafa Kemal, devrim, özgürlük demek suç sanki! Gezi’ye bunca saldırılırken, ne o çocukların adını ağızlarına alıyorlar, ne de bu adaletsizliğe açıktan tepki koyuyorlar. Daha söyleyeyim mi; “Biz kavga siyaseti yapmayacağız” diye, RTE’nin tokatlarına çıt çıkarmıyorlar, saraydan randevu alıp, koşarak gidiyorlar. Çoğu hangi partiden oldukları anlaşılmasın diye altı oklu rozeti yakasına bile takamıyor korkudan, bir de bunu meziyet sayıyorlar. Bunun adına da “Derman Belediyeciliği” deniyor ha!
Eğer Nâzım Hikmet’i, Uğur Mumcu’yu, Türkan Saylan’ı, Bahriye Üçok’u, yani bu memleketin gerçek yurtseverlerini savunacak haliniz yoksa, o koltuklara otursanız ne yazar?

Emekli subaylardan alınganlık...
Pazar yazımda kitap fuarlarının panayır yeri oluşundan söz etmiştim. İçinde “Edebiyatçı hariç, herkes var” diye dert yanmıştım. Gördüklerimi sıralarken, emekli askerlerin bolluğundan da söz açtım.
Değerli Ahmet Yavuz aradı, hassasiyeti bildirdi. Ergenekon/Balyoz kumpası sürecinde, bu adaletsizliği ekranda en çok dile getiren kişilerden olarak elbette dönemin tanıklıklarının kitaplaşması değerli, yazan askerler büyük görev yapıyor. Bu çalışmalar geleceğe kalacak ve özellikle tarihçiler için bulunmaz kaynak.
İfade özgürlüğünün derinleşmesi, yerleşmesi için, sözlü kültürden yazıya geçmek hayli önemli. Benim vurgum, fuarda edebiyatçıların azlığınaydı, yoksa “kim kitap yazar, kim yazamaz” türü otoriter, sansürcü yaklaşımla yan yana durmam mümkün değil. Bu arada küçük uyarı: Askerlik bitti ve yazı insanları eleştiriye açık olur, en ufak tepkide küfür etmek kimseye yakışmaz. Hepimize kıssadan hisse!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları