Enver Aysever

Geleceksiz ülke!

07 Mart 2019 Perşembe

RTE’nin meydanlarda denetimden iyice çıkmış söylemleri ne türden bir geleceğin bizi beklediğini ortaya koyuyor. Anlaşılan o ki; iktisadi krizin boyutları sandığımızdan daha derin olacak, bunun siyasi bedeli de kaçınılmaz. Türkiye’de seçmen sadakatinin olmadığını göz önünde tutarak, baskı uygulamalarının derinleşeceğini tahmin etmek güç değil. Üstelik yerkürenin her yanında artan belirsizlik, bizim coğrafyamızda doğrudan, sert biçimde hissedilecek. Diyeceğim; RTE’nin dediği doğrudur, “beka” sorunu söz konusudur. Köşeye sıkışan ülkelerden mutlaka siyasal taviz beklenir, bunun ne olacağını göreceğiz. Kriz tek adam yönetiminin ürünüdür.
Kimileri yerel seçime gittiğimiz yanılgısında, hatta AKP’nin bu havada kampanya sürdürmesini yadırgıyor. Bana kalırsa bu seçim “güven oylaması” niteliği taşıyor. Yurttaşlar “Türk tipi başkanlık sistemi”nden memnun mu, değil mi gösterecek. Sorun adil seçim kaygısının herkeste olmasında. Sandık güvenliği yitince, oylama anlamsız hale gelir, sonuç baştan tartışmalı olur. Bu durum sanılandan daha derin kriz yaratır. Derdini oy vermek gibi, en kaba ve doğal şekilde ifade edemeyen halk demokrasi inancını yitirir. Bu da iktidarların yalnızlaşmasına neden olur. Elde kalan son olanak da ortadan kalkar. Keşke AKP sandığa sahiden inansa ve toplumun kendini ifade etmesine izin verse! Bugün ülkenin en çok gereksinim duyduğu kavram “adalet”tir, bir kez yitti mi yerine koymak pek güç!
Üretmeyen bir ülkenin mutlu gelecek düşü kurmaya hakkı yoktur. Piyango değil ki “huzur”, “mutluluk” sana çıksın. İşsizlik daha da artacak, doğrudan yardımlarla AKP’ye bağlanan geniş kesim, belki ilk kez konumunu sorgulayacak. Deneyimli iktisatçıları okudukça, tarihimizin en önemli dönemeçlerinden birinde olduğumuzu anlıyorum. Hemen tüm ölçülerini kaybetmiş bir toplumun, böylesi derin iktisadi açmazı dayanışmayla, bilinçle aşması söz konusu olamaz. Bugün belediye başkanı olmak için yarışanlar, belki de önümüzdeki süreçte o koltuğa oturduklarına pişman olacaklar. Birçok belediyenin maaş ödeyemez hale geldiğini biliyoruz, salt bu bile nesnel göstergedir.
AKP’nin “cennet vaadi” dahil olmak üzere, seçimi kazanmak için her yolu denemesi boşuna değil. Bu türden partiler, hep söyledik, iktidar olmaya mahkûmdur. Ne kadar devletin tüm olanakları elinde olsa da AKP’nin, yurttaşın gerçek tepkisini ölçmeye çalışıyor. Yandaş basında başlayan mızmızlanma, şimdilik pek yüksek perdeden olmasa da, krizin göstergesi. Geçen gün “neden Binali Yıldırım seçime asılmıyor” diye sordu bir arkadaşım. İki olasılık var: Yıldırım, RTE’nin yarattığı ortama ortak olmak istemiyordur belki. Krizin parçası olan siyasetçi izlenimi yaratmak geleceği ipotek altına alır. Bir diğer nedense, RTE kimseye güvenemediği için tüm alanları kaplamıştır, Binali Bey’e yer kalmamıştır. Hiçbir adayını göremedik AKP’nin, her yanda RTE var. Bu da “güven oylaması” tezimi doğruluyor.
31 Mart seçimlerinden sonra uzun yıllar bir daha sandık konmayacak halkın önüne. Yasal olan bu! Bizim gibi ülkelerde iktisadi krizler, kendi gerçeğini doğurur. Önümüzde karmaşık, çok bilinmeyenli süreç var. AKP gitsin diye krizden medet umanlardan değilim doğrusu. Aynı gemide olmadığımız açık, bunu doğrudan dile getirip, başka türden siyasete toplumu ikna etmek gerekiyor. “Krizler aynı zamanda fırsattır” türü ezberlerin, yavan avunmaların ardına sığınmanın da anlamı yok. Neo-liberal tezler içinden sahici seçenek yaratılamaz. Kimilerinin demode saydığı “sınıf” meselesi, “örgütlü toplum” zorunluluğu açıktır.
Güç ve ilginç günler kapıda!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları