Mizahın yeni ustaları

18 Mart 2010 Perşembe

Gırgır, o güne dek yayınlanmış en popüler mizah dergisi Akbaba'nın ve dünyadaki benzerlerinin tüm rekorlarını aşarak haftalık periyotta kırılması imkânsız bir rakama imza attı, beş yüz bin okura ulaştı. Gırgır'ın başarısının temelinde Oğuz Aral'ın yenilikçi anlayışı vardı. Aral bir yandan mizahı 70'li yıllardaki 'sanatsal' yoğunluğundan çıkartıp herkesin kolayca anlayabileceği hale getirirken diğer yandan da gençleştirdi. Derginin kapılarını her zaman gençlere açık tuttu. Genç yazar ve çizerler de Gırgır'ın genç okurlarla daha kolay diyalog kurup çok satmasını sağladı.

Gırgır'ın yetiştirdiği genç yazar ve çizerlerin yayınladığı Hıbır, Limon, Deli gibi dergiler Oğuz Aral'ın yaklaşımına sadık kaldılar ama kendilerine has dergicilik anlayışları getirip her yeni dergide yenilenmeyi de sağladılar. Yeni dergiler de kendi yazar ve çizerlerini yarattı.

Yazarlık açısından bakarsak Gani Müjde, Atilla Atalay, Metin Üstündağ, Vedat Özdemiroğlu, Cihan Demirci ve Kemal Kenan Ergen Gırgır ekolünün yarattığı ilk akla gelen isimlerdir. 80'li yıllarda mizah yazarlığına başlayan bu yazarlar Gırgır'ın olabildiğince çok okura ulaşmak anlayışına uygun olarak son temsilcileri Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz olan klasik, öyküleme tekniğine dayalı anlayışı terk edip yeni bir yazı biçimi geliştirdiler. Bu yazı biçimi genç ve sabırsız okurun beklentisine uygun olarak çok fazla ayrıntıya girmeyen, hemen konuya giren, diyaloglarla gelişen kısa ve yoğun metinlerdi. Bu metinler içlerinde hem öyküler barındırıyordu, hem de güncel konulara değinme kolaylığı sağlayacak düzyazı olanakları. Mizah dergilerinde yazıya ayrılan yerin gitgide küçülmesi bu yazıların boyutlarını da kısalttı ve yazarlar çok küçük alanlarda büyük başarılara imza atıp az lafla çok iş başardılar. Kısalık ve yoğunluğun zirvesi ise sadece birkaç sözcükten oluşan, aforizmasal nitelikteki cümlelerdir ki, onun da üstadı Langadank'larla Metin Üstündağ'dır.

Yazıdan uzaklaşma

90'lı yılların sonunda mizah dergilerinin okurları iyice yazıdan uzaklaştı. Mizah yazıları okunmamaya, dergilerin mizah yazarları azalmaya, kitapların tirajları düşmeye başladı. İnternet çağında yetişen genç kuşağın okuma alışkanlığını düşündüren ilginç bir tablo ortaya çıktı. Bu gelişmeler insana ister istemez süreç içinde mizahın tamamen internet ortamına kayacağını ve belki de dergiciliğin biteceğini düşündürüyordu.

Ama 2000'li yıllar bu öngörümüzü yalanlayan ilginç gelişmelerin yaşanmasına neden oldu. Bir yandan mizah yazılarının dergilerdeki yeri iyice azalırken diğer yandan özellikle çizgi romanlarda yazı çizgi oranında yazının payı gittikçe artıyordu. Çizgi romanlarda yazı yoğunluğu öylesine arttı ki bazı kareler sadece yazı balonundan ibaret kaldı çizgi balonun altında ezildi. 90'lı yıllarda Lemanyak, Lombak gibi aylık çizgi roman dergilerinde yetişen çizerler yazı yönünden hiç cimri davranmıyor ve okuma tembeli olduğunu düşündüğümüz okurlara bol bol çizgi roman balonu okutuyorlardı. Öykülerini çizgiden çok yazıyla anlatanlardan hemen aklıma gelenler Gürcan Yurt, Oki, Memo Tembel Çizer, Ersin Karabulut, Bahadır Boysal.

İlginç gelişme

Mevcut üç haftalık mizah dergisi Leman, Penguen ve Uykusuz'da ise ilginç bir gelişme yaşandı. Mehmet Çağçağ, Ahmet Yılmaz, Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu, Bahadır Baruter gibi ustalar oldukça az yazı ile karikatürler çizip yani çok zor bir işin üstesinden gelerek okurları güldürmeyi başarırken onların yetiştirdiği kuşak ustalarının yapma dediği her şeyi yapıp tanınıp sevildiler.

'Yav Fehmi'ye bi haller olmuş gördün mü Kenan abi. Bööyle bi çalımlar falan... İki kuruş para bulunca havalara girmiş.' 'Hayvanoğlu hayvan...' 'Abi selam bile vermiyo ya artık adam' 'Eşşek herif...' 'Sen nereye abi? Eve mi gidiyorsun?' 'Köpek...' 'Abi sen...' 'Şerefsiz...' 'Abi sen bana mı diyosun?' 'Sana diyorum tabi öküz... Ödesene artık lan borcunu!!' 'Abi sana da bi haller..' 'Sus be!..' gibi karikatür için çok uzun bir diyaloğu tek karikatüre sığdıran Yiğit Özgür, karşılıklı iki kişinin beş-on yazı balonu süren diyaloglarından oluşan karikatürleri ile bu yeni eğilimin öncüsü ve üstadı sayılabilir. Oğuz Aral görse ne derdi bilemiyorum ama okur Yiğit Özgür'e büyük ilgi gösterdi ve hem kitabı on binlere ulaştı hem de dergisi Uykusuz en çok okunan mizah dergisi oldu.

Mizah okurunun yazıyla bu sürpriz barışması dergilerdeki yazı oranını da olağanüstü bir biçimde artırdı. Eskiden bir- iki yazıya minicik yer bulabilen dergilerde şimdi mizah yazıları büyük yer kaplıyor. Leman'da Atilla Atalay, Metin Fidan, Penguen'de Serkan Yılmaz, Faruk Kaya, Met-Üst, Fatih Solmaz, Seyit Ali Aral, Kaan Sezyum Uykusuz'da Fırat Budacı, Vedat Özdemiroğlu, Alpay Erdem, Erman Çağlar, Umut Sarıkaya, Barış Uygur sürekli yazıyor.

Öyküye dönüş


'... Kapıyı Remzi açtı. Remzi avurtları içine çökmüş, gözünde, hani siz de bilirsiniz ya, yalnızca çocuklara özgü olan o meraklı bakışların zerresi bulunmayan embesil yaradılışlı bir çocuktu. Zaten çocukları sevmeyen ben, geçen bayram, bayramın dördüncü günü olmasına karşın hâlâ siyah çizgili gri takım elbisesini giyip bizden şeker istemeye geldiğinden beri Remzi'den tiksiniyordum. Yalandan bi başını okşayıp içeri, babası Menderes Abi'nin yanına gittim. Menderes Abi oğlundan yana çok dertliydi. Remzi'ye karşı hırpalayıcı bir davranış sergileyerek oğlunun derslerinin çok kötü olduğunu, mümkünse ona yardımcı olmamı istedi. Ve karşılığında reddedilmeyecek bir meblağ sundu. Meblağı duyunca birden Remzi'ye karşı büyük bir sempati besledim ben. Hatta öyle sempati besledim ki Remzi gibi pırlanta bir çocuğa karşı sert çıkışlar yapan babası gözümden bir anda düştü. Ama sonra meblağı ödeyen şahsın Remzi değil de babası Menderes Abi olduğunu idrak edince her ikisine karşı da nötr bi tutum sergiledim...'


Çizgi romanlarda öykülerin çizgiden çok yazıyla anlatıldığında okurun bir rahatsızlık ifade etmediğinin görülmesi, karikatürlerde yazı bolluğu ve nihayet dergilerde yazıların ve yazarların çoğalması mizah okurunu öyküye hazırlamış oldu. Altay Öktem'in Varlık'ın mizah dergilerine yoğunlaştığı mart sayısındaki 'Mizah Dergileri ve Edebiyat' yazısında da belirttiği gibi Uykusuz'un kurucularından yazar ve çizer Umut Sarıkaya mizah dergilerine öykünün dönmesini sağlayan ad oldu. Sarıkaya, aman kısa yazayım, fazla yer kaplamayayım endişesine kapılmadan sözü gerektiği kadar uzatarak hayatın tüm alanlarına hiç çekinmeden el atan öyküler yazıyor. Onun öykülerinde günümüzde yaşanan hemen her şeye değiniliyor, güncellikten sakınılmıyor. Genellikle birinci tekil şahıs anlatımıyla yazıyor. Anlatımındaki rahatlık ve samimiyetle dikkati çekiyor. Umut Sarıkaya'nın ikinci kitabı Benim de Söyleyeceklerim Var! (2) (Mürekkep Basın Yayın) geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Yeni tanışacaklar için benim önerim ilk kitaptan başlamaları.

Mizah yazılarıyla başlayıp öyküye kayan ikinci yazar Fırat Budacı. Budacı da Sarıkaya gibi hayatın her yanına ulaşmak isteyen, açık sözlü bir yazar. Hayattan küçük bir parça, bir an öykü konusu olabiliyor. Edebiyata da oldukça yakın. Varlık'ta yayınlanan söyleşisinde de belirttiği gibi yazılarında Türk edebiyatının Edip Cansever, Oğuz Atay gibi ustalarına gizli ve açık göndermeler yapıyor. Onun kitabı Kendimi Durduracak Değilim de Mürekkep'ten çıktı.

Mizah ve edebiyat

Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz, hem mizahçı hem de edebiyatçı olarak anılan son isimlerdi. Onlara mizah dergilerinde de edebiyat dergilerinde de yer vardı. Gırgır'ın çıkışı ile 80'li yıllardan başlayarak önce mizah edebiyattan koptu, sonra da edebiyat mizahı unuttu. Oysa daha 80'lerin sonunda yayınlanan Deli dergisinden itibaren mizahçılar dergilerinin kapılarını edebiyatçılara hep açtılar. Edebiyata yakın durdular. O dergilerde yazan Nihat Genç, Cezmi Ersöz, Altay Öktem, küçük İskender gibi yazarlar bu sayede okurlarını çoğalttı. Çok okundu. Ama edebiyat gözünü mizaha yummuştu bir kere. Metin Üstündağ'ın edebi göndermeli yazılarını, şiirlerini, Atilla Atalay'ın öykülerinin edebi niteliğini görmezden geldi. Varlık, mart sayısı ile edebiyat ortamının dikkatini bir kez daha mizaha çekmeye çalışıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları