Türkiye’de kadın olmak...

08 Mart 2019 Cuma

•Kürtaj hakkın yok. Daha doğrusu sa­dece eğer tecavüze uğramışsan, ya da tetkiklerde bebeğin ya da annenin sağ­lığı ile ilgili sorun varsa hakkın var. Yok­sa ekonomik gücün yetmiyorsa, koşul­ların el vermiyorsa ya da kendini bir ço­cuk doğurup sorumluluğunu almaya ha­zır hissetmiyorsan bile eğer hamile kal­dıysan doğurmak zorundasın. Git baka­lım bir devlet hastanesine.. derhal ka­pıdan geri çevrilirsin, paran varsa ya da bulup buluşturabiliyorsan aldırırsın, yok­sa doğurmaya mecbursun...
Doğurdun ama çalışmak istiyorsun. Ya da mecbursun geçinebilmek, para kazanabilmek için ama ortada kreş yok. Bir kreş açmak 21. yüzyıl Türkiyesi’nde ne zormuş kardeşim. Kanal İstanbul gi­bi ütopik, absürd bir hayale bile para var. Kreşe yok.
Eşinden şiddet görüyor ve ayrılmak istiyorsun ama gidecek sığınma evi yok. Hele hele 12 yaşından büyük bir erkek çocuğun varsa sığınma evi bulsan bile kabul edilmiyorsun.
80 milyon Türkiye nüfusunun yarısı­nı oluşturan kadınların temel sorunla­rı başta şiddet, ardından ekonomik ya­şamın dışında tutuluyor olmak. Çözüm­ler için ise sadece şu yukarıda sıraladı­ğım üç maddede yol alınabilse bile bü­yük bir sıçrama yapılmış olur. Ama olmu­yor. Her 8 Mart öncesi hepsi temcit pi­lavı gibi ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirili­yor ama sonuç yok. Üstelik gerileme var. Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na (WEF, 2018) göre Türkiye 149 ülke için­de 130. Kadınların işgücüne katılma ora­nı yüzde 32.63 ile dünya ortalamasının dikkat çekici şekilde altında. (OECD or­talaması yüzde 63.3). Üstelik raporlar­la ispatlanmış aşikâr bir gerçek var kar­şımızda: Türkiye’de kadınların is¸gücüne katılımının OECD ortalamasına (yüzde 63) yükselmesi halinde, ülkenin milli geli­rinde yüzde 20 artış sağlanması söz ko­nusu (McKenzey Global Institute (MGI) 2025 yılı analizi) .
Neden yapılmıyor peki? Çünkü isten­miyor. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitli­ği bu ülkeyi yönetenlerin umurunda de­ğil. Çünkü onların gözünde kadın, ev­de oturup çocuk yetiştirecek, kocası­na bakacak, evi çekip çevirecek. Bu ka­dar net. Önceki gün Kadir Has Üniversi­tesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Gide­rek muhafazakârlaşan ve dindarlaşan bir toplumdan eşitlik çıkamıyor ne yazık ki. Kürtaj yasağı bile kadınlardan onay gö­rüyor...
Dün de, TÜSİAD, AÇEV ve PwC ta­rafından hazırlanan “İş ve Özel Yaşam Dengesi Yolunda Çocuk Bakım ve Eğitim Hizmetlerinin (kreşlerin) Yaygınlaştırılma­sı” raporu açıklandı. Başarılı bir çalışma. Kreşlerin hem kadın hem de çocuğun zi­hinsel gelişimi için ne kadar önemli oldu­ğunu örneklerle, açıklıyor. Ayrıca istih­dam açısından da avantajını vurguluyor:
Türkiye’de kurumsal çocuk bakım hiz­meti veren kurumlara yapılacak 20.7 mil­yar TL’lik kaynak tahsisinin doğrudan ve dolaylı yoldan yaratacağı istihdam po­tansiyeli 719 bin kişi iken, aynı mebla­ğın inşaat sektörüne yatırılması durumun­da ağırlıkla erkek istihdamının oluşturduğu 290 bin kişilik bir iş potansiyeli yaratılmak­la sınırlı kalınacak (İlkkaracan, vd. 2015 çalışması). Raporda kreşlerin yaygınlaştı­rılması amacıyla öneriler de sunuluyor.

Dünyada durum
Hazır 8 Mart demişken bir iki örnek de dünyadan. Çünkü kadın sorunu dozu ül­keden ülkeye değişse de küresel.
Dünya Bankası’nın yeni bir araştır­masına göre kadınlar çalışma hayatları süresince ortalama olarak erkeklerin sa­hip oldukları ekonomik hakların yalnız­ca dörtte üçüne sahip olabiliyorlar. Araş­tırma bir eşitlik endeksi oluşturmak ama­cıyla 187 ülkede yapıldı. Eşit işe eşit üc­ret olmamasından, cinsel tacize verilen cezalara, eşten çalışma izni alınmasına kadar bir dizi hak ihlali bunlar.
Küresel olarak kadınlar erkeklerin kazandıkları her 1 dolara karşılık 77 sent kazanıyorlar.
Eğitim de eşitlik için yeter­li değil. Georgetown Eğitim ve İşgücü Merkezi’nin 2011 yılında yaptığı bir araş­tırmaya göre kadınların lisans derecesi olan erkeklerle eşit miktarda ücret alabil­melerinin ancak doktora eğitimi ile müm­kün olduğu ortaya çıktı.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları