Olaylar Ve Görüşler

Eşitlikten kaçış...

08 Mart 2019 Cuma

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, ‘Toplumsal Cinsiyet’ kavramından değerlerimize aykırı olduğu gerekçesiyle vazgeçildiğini duyurdu. Oysa Türkiye’nin taraf olduğu, imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde, devletlerin kadınları güçlendiren politikaları teşviki yer almaktadır.

Bu yılki 8 Mart etkinliklerinde ülkemizin her tarafında kadınlar, “eşitlik ve kadına yönelik şiddet” konusunda ne kadar duyarlı ve kararlı olduklarını haykırırlarken YÖK, 2015 yılında yayımladığı “Yüksek Öğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi”nden “toplumsal cinsiyet” eşitliği kavramlarını silmekle meşgul. Akademik dünya ise suspus..
Oysa bu belge ile YÖK’ün tüm bileşenlerinde “Toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine” duyarlı olunacağına söz verilmişti. Belgede amaç şöyle belirlenmekteydi: “Yüksek Öğretim Kurumu bünyesinde yer alan üniversiteler ve diğer bütün kurumlar çerçevesinde ‘toplumsal cinsiyet’ eşitliğine duyarlı bir anlayışı ortaya koyma amacını güden bu belge, ülkemizin 1985 yılında imzalamış olduğu CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi); 2011 yılında imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi (Kadına Karşı Şiddetin ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) ve anayasamızın başta 10. maddesi olmak üzere diğer ilgili maddelerine, ilgili mevzuata ve Yüksek Öğretim Kurulu’nun 28.05.2015 tarihli Genel Kurul kararına dayanılarak hazırlanmış olup, Yüksek Öğretim Kurulu’nun bütün bileşenlerinde TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE DUYARLI OLARAK HAREKET EDECEĞİNİ TAAHHÜT ETMEKTEDİR.”

Değerlerimize aykırı!
Ne var ki YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın basında yer alan açıklamasında YÖK’ün “farklı algılara yol açtığı” gerekçesini öne sürerek “Toplumsal Cinsiyet” kavramından kurtulmak istediğini görmekteyiz. Saraç, “Bu kavramın toplumsal değerlerimiz ve kabullerimize uygun bulunmadığını; toplum tarafından da kabul görmediğini” iddia ederek belgenin amaçlarında dile getirilen ulusal ve uluslararası tüm dayanaklara rağmen, artık “eşitlik” yerine “aile” kavramının ve “Türk toplumunun sahip olduğu üstün değerlerin” öne çıkarılacağını müjdelemektedir (!)

İstanbul Sözleşmesi
Peki, bu durumda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı”na ne olacaktır? Bu Eylem Planı’nın amacının da “Kadınlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ’ni tüm kamu politikalarına dahil etmek için bir yol haritası geliştirmek” olduğu unutulmakta mıdır?
80’li yılların sonundan itibaren ulusal ve uluslararası tüm platformlarda kullanılıp akademik literatürde yer alan ve ülkemizin 11 Mayıs 2011 tarihinde ilk imzacı olarak imza verdiği İstanbul Sözleşmesi’nde önemle vurgulanan “Toplumsal Cinsiyet” kavramı, salt “gericiler istiyor” diye kullanımdan kaldırılacak mıdır?
İstanbul Sözleşmesi’nin 6. maddesinde “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Politikalar” başlığı altında bakın ne denmektedir: “Taraf devletler, bu Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin uygulamasına TOPLUMSAL CİNSİYET perspektifini dahil edeceğini: kadın erkek eşitliği ile kadınları güçlendiren politikaları teşvik edeceğini ve etkili bir şekilde uygulayacağını taahhüt eder”. “...etkili bir şekilde uygulamak”, toplumsal cinsiyet kavramını ortadan kaldırmak anlamına mı gelmektedir?
Yine İstanbul Sözleşmesi’nin 14. maddesinde “eğitim” başlığı altında “Taraf devletler, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri... ...toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların öğrencilerin öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır” denmektedir. Yani eğitimin her aşamasında TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ’ne ilişkin dersler konulması öngörülmektedir.

Gerici zihniyetin hazırlığı
Bütün bu taahhütlere rağmen Toplumsal Cinsiyet kavramını kullanmak istemeyen iktidar, 2018-2023 dönemine ilişkin Eylem Planı’nda da isim değişikliği yapmış, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı” başlığı yerine “Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı” başlığını kullanmıştır.
Sonuç olarak, kadın ile erkeğin eşit olmadığını savunan ve zamanın ruhuna ayak uyduramadığı için eşitlik ve özgürlüklerden kaçan gerici zihniyet, tam da 8 Mart etkinlikleri öncesinde EŞİTLİK yerine AİLE kavramını, TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ yerine de ADALET TEMELLİ KADIN ÇALIŞ- MALARI sözcüklerini kullanmak hazırlığı içindedir.
Üniversitelerdeki Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri ve Kadın Çalışmaları Bilim Dalları bu konuda niçin görüşlerini bildirmemekte, niçin temel kavramlarını savunmamakta, niçin hâlâ susmaktadırlar?
• Prof. Arat, Türkiye’deki İlk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Kadın Çalışmaları Bilim Dalı’nın İstanbul Üniversitesi’ndeki kurucularındandır.

Prof. Dr. Necla Arat / Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları