Yön Yerine Yolunu Bulmak

10 Ekim 2014 Cuma

Çok uzun yıllardan beri insanların doğru yönü nasıl bulabildikleri büyük bir merak ve inceleme konusu idi.
Sonunda beynin bu büyük sırrı da çözüldü.
Sırrı çözenler 2014 Nobel Tıp Ödülü’ne layık görüldü. (Norveçli karıkoca Moser’ler ile Amerikalı Profesör O’Keefe.)
Bu üçlü, insanların beyninde navigasyon cihazına benzeyen özel bir hücreler kümesi bulunduğunu kanıtladı.
Beyinsel hücre kümelerinin yoğunluğu, sayısı ve gücü elbette kişiden kişiye değişiyor. Yön bulma ve karar verme yetenekleri en gelişmiş olanların elbette devlet adamları olduğunu varsaymak yanlış olmaz.
Yeter ki tutulan yön ve alınan karar doğru olsun.
Nobelcilerin bulguları, devleti yönetenlerin yön belirleme ve karar vermekle ilgili beyinsel hücre kümelerinin çok yoğun ve zengin olmalarını gerektiriyor.
Ne yazık ki demokrasiler henüz bu ölçüyü benimsemiş değil.
Siyaset ve seçimler de bu yönde işlemiyor.
İleride aday olmak için tam teşekküllü bir hastaneden beyin MR’ı istenmesi belki gündeme gelebilir.
Beynine güvenen adaylar MR’ı broşür yapıp dağıtabilir.
Eskilerin sözüdür; kişinin kendini bilmesinden büyük irfan olamaz.
Acaba Erdoğan ile Davutoğlu ne derece irfan sahibi?
Kafa kafaya verdiler.
Esad’ın hesabını kendi kendilerine kestiler.
Üstüne bir de Şam’da cuma namazı kılacaklarını ilan ettiler.
Aradan bir yıl geçti.
Yarım milyon Suriyeli bize geçti.
Cumayı onlar bizim camilerde kılıyor.

***

Erdoğan ile Davutoğlu’nun yön belirleme ve karar verme ile ilgili beyinsel hücre kümelerini ölçtürmek bir çıkış olabilir mi?
Zor... Nobelciler hücre taraması yaparken “yön bulma” ile “yolunu bulma” ayırımı yapmamışlar.
Bizimkilerin yolunu bulma hücre kümelerinde bir sıkıntı görünmüyor!
Her anlamda yolunu bulup düze çıkma yetenekleri bu defa IŞİD belasından kurtuluşta işe yarasa bari.

Bir Teselli Lütfen
İslamiyet kumarı yasaklıyor.
Ama Ortadoğu’da Müslümanım diyen her taraf birbiriyle kumar oynuyor.
Üstelik birbirinin canı ve toprağı üzerine oynuyor.
Ama bu kumarın tek kazananı sonuçta ne yazık ki yine Batı olacak.
Patlayan bombaların, tonlarca cephanenin silahı parası onların kasasına akıyor.
Petrol şirketlerinin kasalarına akıp duran Avro’lar dolarlar da cabası.
Arap baharı diye başladı.
Bizimkiler “Rabia” işareti ile ortalığa düştü.
“Dünyanın Umudu - Ümmetin Lideri” türü bir zekâ ve ahlak fukaralığı ile alkışladığımız bahar gelip “Türk-Kürt Sonbaharı” sınırına dayandı...
Herkesin herkesle gizli açık savaştığı Ortadoğu’ya “Bataklık dedirtmem arkadaş!” diyen bir Başbakanımız var.
Tek marifeti somurtkan değil sırıtkan olması.
Bu da bir teselli elbet.
Ama kendini dünya lideri sanan/sayan Cumhurbaşkanımız için bir teselli lütfen.

Bu da Alman Havuzu
Alman Başbakanı Merkel Türkiye’yi yanlış oynamakla suçluyor.
“Önceliklerini yanlış belirledi” diyor ve ekliyor:
“IŞİD yerine PKK ile mücadele etmesi yanlış!”
Havuz medyası sadece biz de yok.
Dünkü Munichner Mercur gazetesi Merkel’in sözlerini daha da açıyor.
“Erdoğan, kapısındaki korkunç katliamı sona erdirmek yerine, kuşkulu bir poker oyununda rol almaya yöneldi. Ama elindeki kartların ne olduğunu bilmediği için yanılabilir. Ve Kürt siviller katledildiğinde bu katliamın suçuna ortak olur. Bu da Kürt-Türk çatışmasını alevlendirir.”
Bir başka Alman gazetesi (Stuttgarter Zeitung) daha eki deyimle “sureti haktan” görünme çabasında:
“Erdoğan, PKK ile yürüyen müzakerelere aldırmadan Kürtlerle sorunlarını hiçbir şey yapmayarak çözmek istiyor. Çünkü Kobani’nin düşmesi, onların özerklik çabalarını bastıracaktır. Ama Erdoğan’ın hesabı yanlış çıkabilir. Suriye’de ne kadar çok Kürt ölürse Türkiye’deki huzursuzluk o kadar artar, şiddetlenir. Erdoğan bir barut fıçısının üzerinde oturuyor.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Küçükpazarlı Kemal 17 Mart 2024
Vakıa vakası! 10 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları