Olaylar Ve Görüşler

Nadia Boulanger’nin öğrencisi Michel Legrand

15 Mart 2019 Cuma

Nadia Boulanger, öğrencisi Michel Legrand için “Müziği içinde duyduğundan, doğru ve güzeli birleştiren nadir öğrencilerimden biriydi” demişti... Legrand, tipik bir Fransızdı, müzik bilgisinin enginliği dışında insan olarak da nadir özelliklere de sahip biriydi aynı zamanda.

Bu yıl hayata veda eden 1932 doğumlu meşhur besteci, caz piyanisti Michel Legrand, hocam Nadia Boulanger’nin en sevdiği öğrencilerinden biriydi. Her fırsatta onun olağanüstü müzik yeteneğinden söz eder, mükemmel bir armoni duygusuna sahip olduğunu vurgulardı. Birçok talebe armoni derslerine hatasız ödevler getirir, ancak müziği içlerinde doğru şekilde duymadıklarından bunlar tatmin edici bulunmazdı. Hocamız bana, “Legrand müziği içinde duyduğundan, doğru ve güzeli birleştiren nadir öğrencilerimden biri oldu” demişti.
O, köklü bir bestecilik eğitimi alırken ve hocaları da iyi bir besteci olacağını beklerken Nadia Boulanger’ye ‘hafif’ diye adlandırılan müzik türünü seçtiğini söylemişti. Bu beklenmedik karar hocamızı başlangıçta hayrete düşürmüş fakat biraz düşününce ona hak vermiş ve şöyle demişti, “Orta halli, iyice bir klasik müzik bestecisi olmaktansa, olağanüstü, zevkli ve bilgili hafif müzik bestecisi olmak çok daha akıllıca bir harekettir. Birçok ciddi müzik eğitimi alan kimse de Legrand kadar zeki ve mantıklı davranabilseydi dünya lüzumsuz bazı müzik eserlerinden kurtulurdu.”
Bu duyduklarım beni o zaman çok etkilemişti. Hollywood’un yabancı müzisyenleri zor beğenen camiasında Legrand gibi tipik bir Fransız geleneğinden gelen bestecinin bu kadar büyük başarı kazanması son derece önemliydi.
Paris Konservatuvarı’nda geçirdiğim skolastik eğitim yılları sırasında pek mutlu değildim. Sadece çarşamba akşamlarını iple çekerdim. Saat 22.00 civarında radyoda caz yayını vardı. Bazen plaklar, bazen de caz konserleri dinletilirdi. Özellikle “jam session” dan çok hoşlanırdım. Her enstrümanın tek başına doğaçlama yapması sonra birlikte çalıp bu cazip müziğe son vermeleri hakikaten nefisti. Caz o yıllarda kafamda özgürlüğün simgesiydi. Konservatuvarın bağnaz havasından beni uzaklaştırmak için biçilmis kaftandı. Legrand bu nedenle benim için özgür olmayı seçen bir insan olarak önem kazanmıştı. Hocamızın evinde haftanın belirli günlerinde akşam yemekleri olurdu. Sanat, fen, akademik, diplomatik dünyadan ileri gelenlerin katıldığı bu yemekler hakiki bir akademiydi. Bir seferinde Legrand yanımda oturdu. Belki görmüş olduğum bazı filmlerin etkisi altında, hafif müzik bestecilerinin daha “bohem” bir görüntü sergilemelerini bekliyordum. Halbuki o gözlükleri, sade ve koyu renkli kıyafetiyle tipik bir Fransızdı. Bütün yemek boyunca konuştuk. Son derece doğal, mütevazı ve nazik bir insandı. Hocamıza olan hayranlığı ve sevgisi sonsuzdu. O, müzik bilgisinin enginliğinin dışında insan olarak da nadir özelliklere sahipti. Hep doğruyu araması, hele ödün vermeyi reddetmesi beni derinden etkilemişti.
Babası Raymond Legrand’ın Fransa’da tanınan bir hafif müzik orkestrası vardı. Belki bu da verdiği kararda etkili olmuştur. Konuşmamızda plak yapımından epey uzun bahsetti. En önemli sorunu caz müzisyenlerinden bazılarının provalar sırasında mükemmel yaptıklarını, kayıt günü almış oldukları yabancı maddelerin etkisi altında, tanınmayacak kadar değişik şekle sokmalarıydı. En fenası, Legrand’ın “Bu kayıt tam olmadı, isterseniz tekrarlayalım” teklifine, “Hayır, bu şimdiye kadar yaptığım en iyi icra” diyerek reddetmeleri olduğunu söyledi. Almış oldukları maddeler onlara kafalarında yarattıkları hayali olağanüstü çalışı hakikat olarak gösteriyormuş. Bu nedenle birçok kayıt kullanılamamış. Rahatsız edici dünya gerçeklerinden kaçmak için yapay imkânlara başvurmanın giderek yayıldığını, bundan çok endişe duyduğunu da ekledi ve “Çocuklarımızın geleceği beni ürkütüyor, onlara nasıl bir dünya bırakacağız acaba” diye sordu.
O akşam, daha birçok konudan söz ettik. Olağanüstü bir müzisyen olan bu efendi insanla konuşmak çok güzeldi. Nadia Boulanger’nin yemeklerinde karşılaştığım en sıra dışı kimselerden biriydi Michel Legrand.

İdil Biret



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları