Teröre karşı etik bildirge

22 Mart 2019 Cuma

Yeni Zelanda’da 50 kişiyi öldüren ırkçı katilin nefret eyleminin üzerinden bir hafta geçmeden, Hollanda’nın Utrecht kentinde, bir tramvayda üç kişinin öldürülmesi olayının failinin Türk kökenli olması, ırkçı cinayetlerde tırmanma korkusunu doğurdu.
Daha cinayetlerin saiki ve hedef alınan kişinin kimliği bile kesinlikle belli olmadan önce dahi hemen kuşkuların artması, durumun ne kadar kritik olduğunun göstergesidir.
Yadsımaya çalışmanın anlamı yok, nefret suçlarının tırmanmasını sağlayacak ırkçı ortam bütün dünyada hızla genişlemektedir. Bu durum karşısında yeni ve ciddi önlemler almanın zamanı gelmiştir.
Asıl tehlikenin ırkçı Donald Trump’ın ipe sapa gelmez beyanlarıyla bol bol beslenen ABD dahil, bütün dünyada yükselen ve marjinal olmaktan gittikçe uzaklaşan ırkçı güçlerin dışında olduğu halde, propagandalarının etki alanı içinde olan kesimlerden kaynaklandığını da vurgulamak gerek.

***

Nefret cinayetleri karşılıklı olarak birbirlerini besleyip tırmandırırken, ırkçılığın etkisi genişletmekte ve gittikçe merkeze doğru yayılan bir kritik alan yaratmaktadır.
Basının ve sosyal medyanın bu alandaki geniş etkileriyle birlikte popülizmin pençesine düşmüş ucuz politikacıların zararlarını gidermek için demokrasilerin yeni çareler arama vakti gelmiştir.
Her şeyden önce, bu tür eylemler karşısında, düşmanlık duygularını tahrik edecek davranışlardan kaçınmak üzere alınacak tavır konusunda bazı ilkelerin oturtulması gerekmektedir.
Irk, dil, din, uyruk farkı olmaksızın, ırkçı nefret cephesi bir bütün oluşturmakta ve kin ve nefret duygularını yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır.
Bu durumda, basının ve sosyal medyanın bunların hangi taraftan sadır olursa olsun, aynı hedefe yönelik girişimlerinin tuzağına düşmemek için, eylemlerini geniş kitlelere iletecek görüntülerin ve açıklamaların yaygınlaştırılmasından kaçınmaları gerekir.
Dikkat edilmesi gereken bir husus da, saflaşmayı, cepheleşmeyi artıracak, adresi belirsiz gibi görünen ama her yöne çekilebilir nitelikleri dolayısıyla husumeti artıran imalar içeren davranışların da kaçınılması gereken tehlikeler olduklarıdır.
Irkçı nefret cinayetleriyle karşılaşıldığında, bunların hepsinde kurban ile katil olmak üzere iki cephe olduğunu ve bunların kendi içlerinde din, dil, soy, mezhep, ulus farklılıkları ne olursa olsun bir oldukları gerçeğini vurgulamak ve dünyada bu yönde algıyı yaygınlaştıracak eylemlerin altını çizmek yerine, şu ya da bu yandaki örgütlerin geçmiş eylemlerine atıf yapılarak taraflar yaratacak davranışlardan kaçınmak üzere harekete geçmenin zamanı gelmiştir.

***

Demokrasilerde, bu sonuca özgürlükleri çiğnemeden varabilmek, önlemlerin, yasaklarla değil de tarafların gönüllü uygulayacakları etik kurallar çerçevesinde olmasıyla mümkündür.
Bu konuda yasaklar koymak yerine cepheleşmeyi azaltacak etik kuralları saptayacak olan “ırkçı nefret suçlarına ve teröre karşı evrensel etik bildirgesi”nin oluşturulması artık düşünülmelidir.
Terör ve ırkçı nefret eylemlerine karşı izlenecek ortak yolun saptanmasına ön ayak olacak olanların, Birleşmiş Milletler’in öncülüğünü sağlayabilmeleri de mümkündür.
Amaç, iç ve dış politika alanlarında kin ve nefret tohumlarının yeşermesini engelleyerek, nefret tuzağına düşülmesini önlemektir.
Gerginlik, kin ve nefret üzerine politika bina etmiş olan popülist siyasetçinin bu etik kurallara uyacağı tabii ki garanti edilemez. Ama olsun, biz bir kere insanlığımızı yapalım da...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları