Barış Doster

Golan Tepeleri ve Ortadoğu’da yükselen gerilim

23 Mart 2019 Cumartesi

ABD Başkanı Trump, yine sosyal medya hesabından, yine İsrail lehine, yine Ortadoğu’yu daha da karıştıracak, yine Suriye’de başarısız olduğunun itirafı anlamına gelen bir açıklama yaptı. İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan beri, 52 yıldır işgal altında tuttuğu, 1981’de tamamını ilhak ettiği Suriye toprağı Golan Tepeleri’nde, İsrail’in egemenliğini tam olarak tanıyacağını açıkladı. Bu adımıyla, bölgede ve dünyada gerilimi daha da artıracağını ve stratejik ortağını ne kadar önemsediğini bir kez daha gösterdi. Karar, nisan ayında genel seçimlerin yapılacağı İsrail’de, Başbakan Netanyahu için de destek anlamı taşıyor.
Arap-İsrail anlaşmazlığını çözmek ve Filistin’e barış getirmek için “çok önemli bir proje üzerinde” çalıştığını söyleyen Trump’ın attığı bu son adım, aslında çok da şaşırtıcı değil. Çünkü hem içeride Yahudi lobisinin öneminin farkında hem dışarıda büyük bir dış politika başarısına imza atamayacağını biliyor. Kaldı ki, ne böyle bir niyeti var, ne bunu kotaracak kuvveti. Her ne kadar önceki ABD Başkanı Obama’ya, daha koltuğunu ısıtmadan, avans olarak, Nobel Barış Ödülü verilmiş olsa da, ABD başkanlarının kudreti ve çözüm üretme kabiliyeti, ABD’nin devlet kapasitesinden bağımsız değil. Dahası, ABD Dışişleri Bakanlığı’nca kısa süre önce açıklanan “2018 Yılı İnsan Hakları Raporu” da, Trump’ın son kararına ilişkin ipucu barındırıyor. Raporda, Golan Tepeleri için, önceki yıllarda kullanılan “işgal altındaki” ifadesi değil, “İsrail denetimindeki” ifadesi kullanılmış.

ABD’nin gerilediğinin kanıtı
Vurgulamakta yarar var. Gerileyen büyük güçler, sahayı centilmence terk etmezler. Yakarak, yıkarak çekilirler. Bugün boşalttıkları bölgeye, yarın tekrar dönmeleri, müdahale etmeleri için zemin yaratacak, gerekçe oluşturacak sorunlar bırakırlar. Takım çantalarında çok ve çeşitli araçlar olduğundan, vekâlet savaşını iyi bildiklerinden, müttefiklerini cepheye sürdüklerinden, her istediklerini yapamasalar bile, istemedikleri bir şeyi yaptırmamaya çalışırlar. ABD tam da bu durumda, tam da bunu yapıyor. 1973’ten bu yana teknik olarak savaş halinde olan İsrail ve Suriye arasındaki en çetin meseleyi daha da kaşıyarak, sahada yenemediği Suriye’ye başka yollardan çullanıyor. Yeni Zelanda’da 50 Müslümanın katledildiği vahşi terör eyleminden hemen sonra bu adımı atarak, Ortadoğu’yu, Arapları, İslam dünyasını daha da kızdırıyor.
Muhtemeldir ki Trump, Kudüs’e ilişkin kararını açıklamadan önce yaptığı gibi, Golan Tepeleri’ne ilişkin kararını açıklamadan önce de, Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere, güçlü ilişkilere sahip olduğu Arap liderleriyle konuyu görüştü. Onların nabzını tuttu. Zevahiri kurtarmak için, yüzeysel bir tepki vereceklerini, ama özünde güçlü, sahici, samimi bir itirazda bulunmayacaklarını anlayınca, bu adımı attı. ABD; bu hamlesiyle, emperyalist bir ülke olarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Golan Tepeleri’ne ilişkin 1981 tarihli, 497 sayılı kararını da, uluslararası hukuku da, ülkelerin bağımsızlığı, bütünlüğü ve egemenliğine saygıyı içeren temel ilkeyi de tanımadığını bir kez daha gösterdi.
Kıssadan Hisse: ABD’nin Ortadoğu’ya, Müslüman ülkelere, mazlum milletlere yönelik saldırılarganlığını önlemenin yolu etnik, mezhepsel temelli ayrışmalardan değil, bölgesel ittifaklardan, hak, hukuk, eşitlik, adalet temelli dayanışmadan geçer.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları