Herkes Korkuyor

26 Kasım 2013 Salı

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’i ziyaretindeki söyleşisinde açıkladı:
- İşadamları ekonomiden endişe duyuyor, ama korkup endişelerini söyleyemiyorlar.
Evet işadamları korkuyor.
Yalnız işadamları mı?
İşçi korkuyor, öğrenci korkuyor, öğretmen korkuyor, memur korkuyor, genç korkuyor, ihtiyar korkuyor, çocuk korkuyor, kadın korkuyor, herkes korkuyor.
Bu korku, şimdilik totaliter rejimin tutkalı gibi gözüküyor, halk gemi azıya alınca patlamaya dönüşecek bu korkudur totalitarizmin sonunu getirecek olan da.
Tayyip Erdoğan da 21. yüzyılın Made in USA etiketli lideridir.
Milli Görüş gömleğini çıkardığını açıklayan Tayyip Bey, Batı’da bulduğu büyük desteği “ılımlı İslam” modeline borçluydu.
Zaten ılımlı İslam modeli, Tayyip Bey siyaset sahnesinde sivrilmeden önce boy vermiş bir Amerikan projesiydi.
Ilımlı İslamın özünün “ılımlılık” olmayıp aslında uyumluluk olduğunu, burada bir kez daha belirtemeye bilmem ki gerek var mı?

***

ABD tarafından dizayn edilip ortaya çıkarılmış model dört ayak üzerine oturuyordu:
1- Kapitalist dünya görüşü ve değerleriyle uyum. Tabii bu küreselleşmeye eklemlenme anlamını da taşıyor.
2- Sosyal içeriği olmasa da, kapitalizmin siyasal kurumlarıyla uyum.
3- ABD’nin dünya ve özellikle bölgedeki çıkarlarıyla yeni girişimleriyle, oluşturmaya çalıştığı yeni Ortadoğu projesiyle uyum. Tabii, bu İsrail ile iyi ilişkileri de içeriyordu.
4- Batı’nın öbür büyük kuruluşu AB’ye ve onun Türkiye’ye biçtiği role uyum.
Erdoğan, bu dört uyuma uyacağı algısını liboş takımının büyük desteğiyle yarattı.
Gerçi daha AKP iktidara gelir gelmez, 1 Mart tezkeresi fiyaskosu yaşanmıştı, ama ABD bunun faturasını TSK ve CHP’ye yükledi ve Tayyip Bey de BOP’un eşbaşkanı olduğunu söyleyerek bu aksaklığa rağmen yükümlülüklerini yerine getireceğini fısıldayarak durumu kurtardı.
İslami muhafazakârlıkla kapitalizmin ve ABD’nin çıkarlarını baş göz eden model yeniydi ve esasa uyulduğu sürece tali aksaklıklar görmezden gelinebilirdi.

***

Ama zaman geçtikçe, Erdoğan’ın gerçek niyetleriyle dört uyum arasındaki çelişkiler belirmeye başladı.
İç tüketime yönelik olan, Ortadoğu’nun lideri, ‘Şanlı Osmanlı’nın imanlı vârisi imajı Tayyip Bey tarafından fazla ciddiye alındı. Dış politika ona uydurulmaya çalışıldı,
Bu durum da dış poltikadaki uyumların yok olmasına yol açtı. Suriye ve Mısır konusunda ABD ile ters düşüldü. AB ile ilişkiler iyice gerildi.
İsrail’i ve ABD’deki Yahudi lobisini fevkalade tedirgin eden, yalnız lafta kalsa bile kabul edilemez görülen bir antisiyonizm gelişti ve yavaş yavaş tabanda antisemitizme dönüşmeye koyuldu.
Bu süreç bu şekilde gelişirken ABD Ortadoğu’da yaşadığı son gelişmeler karşısında ılımlı İslamın Arap versiyonu Müslüman Kardeşler ile nereye gidilebileceği tereddüdünü telaffuz etmeye başladı.
Cehalet üzerine saltanat bina edenlerin çabuk kapıldıkları büyüklük kompleksinin de etkisiyle, içeride yaşamın her alanına müdahale eden, dediğim dedik, totaliter rejim piyasa ekonomisinin kurallarını da hiçe sayarak küreselleşmenin gerektirdiği ve 2001 krizinde Kemal Derviş’in oluşturduğu özerk denetleme kuruluşlarını sultası altına alarak, kuvvetler ayrılığı ilkesini çiğneyerek, yargı bağımsızığını paspas yaparak, kendine özgü şeriatçı bir modeli içeride yerleştirirken; Gezi olayları ve o sırada Divan Oteli’nde meydana gelenlerle Koç Grubu’na karşı girişilen baskılar, Tayyibizmin sosyal içerikten yoksun burjuva demokrasisinin kapitalizmin işlemesi için gerekli girişim özgürlüğünün yeşerebileceği bir ortamı oluşturamayacağını da kanıtladı.
Kısacası, dört uyum temelli mutabakat her yönüyle çökmüş, Tayyibizm iflas etmiştir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları