Özgür Mumcu

Derin Devlet Firarda

18 Ekim 2014 Cumartesi

Önümüzdeki hafta bugün Cumartesi Anneleri 500. defa toplanıyor. Öldürülen yakınlarının katillerinin peşindeler. Katillerin kim olduğu bir sır. Ama memleketteki herkesin bildiği bir sır.
Dün emekli Albay Arif Doğan öldü. Doğan, Ergenekon davasında JİTEM’i kendisinin kurduğunu söylemişti. O mu, başkası mı kurdu, bilinmez. Ancak bilinen bir şey var. Gözaltına alındığında aranan deposunda hem Cem Ersever’den kalma silahlar çıkmıştı hem de JİTEM’in faili meçhul cinayetlerini anlatan bir arşiv. Sözüm ona derin devletle hesaplaşma davası olan Ergenekon davasında ne yapıldı bu depodan çıkanlara? Dosyaya konmadılar. Bir yerlerde bir rafta duruyorlar muhtemelen.
Eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın bir gün çıktı ve birçok cinayeti nasıl işlediklerini anlattı. Hangi cinayetler mi?
Liste cinayeti diye bildiklerimiz. Yani Kasım 1993’te dönemin başbakanı Tansu Çiller’in “Elimizde PKK’ye yardım eden Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK’yle olduğu gibi, PKK’ye mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir” açıklamasından iki ay sonra başlayan cinayet dalgası.
Bununla ilgili sessiz sedasız bir dava görülmekte Ankara’da. Derin devletle mücadele ediyoruz diyerek “siyasi davalara” destek olanların görmezden geldiği, kimselerin umursamadığı bir derin devlet davası.
En ufak siyasi içerikli davada insanların senelerce tutuklu yargılandığı bir ülkeyiz. Bu ülkede devletin içinde bir örgütlenmenin talimatla insanları kaçırıp öldürdüğüne dair bir dava var. Bu davada bir tek tutuklu sanık yok.
Sanıkların duruşmalara gelmesine de gerek yok. 19 cinayetin söz konusu olduğu davada tutuklu yok ve sanıklar duruşmalardan vareste tutulmuş. Sebep? Müdahil avukatlarının sanıkları “tahkir ve tezyif etme” niyeti. Şaka değil.
Sanıkların vareste tutulmasına başka bir sebep? Ayhan Çarkın’ın iddialarının soyut olması. Dosyaya yeni bir delil girmeyeceği ve Çarkın’ın iddiaları ispatlanamazsa sanıklara karşı “iftira” suçunun işlenebileceği. Bu da şaka değil.
Müdahil avukatlar tarafından uzun süre uğraşılarak daha yeni elektronik ortama aktarılabilmiş 130 klasörlük bir dosyaya yeni delil girmez mi gerçekten?
Sadece basit bir örnek. Dava konusu olan cinayetlerden avukat Yusuf Ekinci’ninkinde cinayet silahı Uzi. O dönem Uzi sadece Özel Harekat’ta kullanılıyor. Müdahil avukatlar Özel Harekât’a kayıtlı Uzilerin balistik kaydının dosyaya eklenmesini talep etti. Bu gelince yeni delil olmayacak mı?
Dava üçüncü savcısında. Dün dördüncü duruşma görüldü. Sanıklar hâlâ tutuklu değil ve hâlâ duruşmadan vareste tutuluyorlar. Gelmeyen ya da keyfi isterse gelen sanıklar yargılanmakta.
Dava dosyasında bir ses kaydı var. Ortadan kaybolan MİT’le bağlantılı işadamı Tarık Ümit ile MİT’te daire başkanlığı yapan Mehmet Eymür arasında bir telefon görüşmesi. Tarık Ümit şöyle anlatıyor cinayetleri Eymür’e:
“Bir tanesi de bu… arabasına bindirdik. Ben onları otelden yolcu ettim. Ben tek başıma kendi arabamla… Gittik. Bu adamlarla benim hiçbir temasım olmadı. Arabadan indirdik. Bam bom, yürüdük gittik.”
Bu kadar yani. Devletin içinde bir yapı “bam bom” yürüyüp gitmiş. Geriye 500. haftasında Cumartesi Anneleri, öldürülen yakınları için duruşma salonlarında olmayan sanıkların karşısında adalet arayanlar kalmış.
Memleketin en büyük derin devlet davası da işte böyle görülüp gidiyormuş.
Bu dava, vesayet diye, çetelerden memleket temizleniyor diye yeri göğü inletenlerin neden zerre ilgisini çekmiyor?
Cevabı olan var mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları