İki Saatlik Holivud Filminden Uyanmak ve Büyük Arınma

19 Ekim 2014 Pazar

17 Aralık ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde aslında gerçek hiçbir şey olmadı. O sırada bütün millet gökyüzüne kurulu devasa bir sanal ekranı seyre dalmıştı. Dünyanın en büyük filmi canlı canlı orada oynuyor ve hepimiz seyrediyorduk. Rüyada gibiydik, ekrandan Başbakan geçiyor, otelin lüks dairelerine yerleşmiş bakan çocukları, telefon konuşmaları, kupon arazileri satan devlet yetkililerini azarlamalar, hepsi birinci sınıf oyuncularca sahneye konuyor; mükemmel bir yönetmen de Oskar’lık bir filmini bizlere seyrettiriyordu.
Tıpkı Titanik filmi seyreder gibi kendimizden geçmiştik, çeçen sineği ısırmış gibi bir uyuşuklukla seyrediyorduk. Adeta gerçekmiş gibi algılıyorduk sahnelerde coşkun bir nehir gibi akıp giden olayları... Büyülenmiş gibiydik... Ne rüşvetler, ne yolsuzluklar, ne para makineleri ve rüşvet görüntüleri, ne para dolu ayakkabı kutuları... Bunların hepsi sanal görüntülerdi. Baskınlar, “Evi sıfırladın mı konuşmaları, Milletin a. koyacağız lafları, Alo Fatih’ler, Derhal evi hemen terk edin polisler basabilir” bakan ağlamaları... Hepsi birer sıfırdı aslında.
Bütün bunlar sanki günlerce sürüyor gibi yaşadık.
Yattık -kalktık, kalktık-yattık, olaylar günlerce sürüyor sandık.
Oysa topu topu 2 saatlik bir Holivud filmiydi. Olaylar sanki Türkiye’de ve hükümet katında geçiyormuş gibiydi... Bakan ve çocuklarını, belediye başkanlarını kovalama, avlama ve sorgulama sahneleri o kadar gerçekçi kurgulanmış ki, ayıldık-bayıldık...
Bir de her şey AKP ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarının tam ortasında geçiyor gibiydi, düşüncelerimize ne kadar uygun düşüyordu.
İşte bu! Gördünüz mü! Dememiş miydik! Hırsızlar, rüşvetçiler, yolsuzlar nasıl da yakayı ele verdiler sonunda, diye zıplayıp durduk yerlerimizden!

***

Bizi düşlerimizden uyandıracak ve gerçeğe döndürecek bir şeyler gerekiyordu.
Çünkü bu topu topu iki saatlik bir film, yarattığı sanal dünyayı gerçekmiş gibi oynatıyor, suçsuz insanları tutukluyor, hapishanelere atıyor, onur ve hayâlarıyla oynuyor, kişiliklerini ve ailelerini yerle bir ediyordu... Üstelik tepeden tırnağa namuslu, kursağından haram bir lokma geçmemiş, çocuklarını alın terinden kazandığı paralarla büyütmüş koskocaman 4 bakan hakkında, filmin sahnelerinden kotarılmış görüntüler ve suçlamalarla fezlekeler hazırlanmış ve Meclis’ten bunların kellelerini almasını istiyordu...
Bu kadarı da fazlaydı, iktidar ve adamlarının “hepsi yalaaaaan” haykırışlarını kulaklarımızın duyması zaten mümkün değildi...
Şartlanmıştık: Bunlar rezil, kötü, hırsız, bugüne kadar görülmemiş bir ihanet çetesiydi... Küplerini doldurmak için gelmişlerdi. İslamcı kılığında geziyor ve halkı aldatıyorlardı. Dinsiz, namussuz, imansız, ahlaksızdılar...
RTE ve avanesi gerçi çığlık çığlığa idi. İktidarlarına darbe yapılıyor, komplolar kuruluyor, ülkeye ihanet ediliyor çığlıkları bize ulaşamıyordu; bir türlü uyanamıyorduk, çünkü öylesine tatlı bir uyku idi ki sormayın gitsin...
Çok güçlü bir uyandırıcı gerekiyordu... Başka bir şeyler harekete geçmeliydi...

***

İşte tam o sırada, bağımsız yargı işe el koydu.
Önce Holivud filminden 25 Aralık günü olayları silindi görüntüden... Yarı uyandık... Kendimize gelir gibi olduk, ama yüreğimiz, kalbimiz, beynimiz filmin 17 Aralık görüntüleriyle, sanrısı ile idare ediyordu hâlâ...
Nihayet ikinci yumruk geldi, filmin 17 Aralık görüntüleri de silinmişti, titredik ve kendimizi gerçek hayatta bulduk.
Sağ olsunlar!
İki saatlik filmi, bize aylarca sürüyormuş gibi seyrettirenlere lanet olsun...
Kahrolsun Amerika!
Kahrolsun Holivud!
Kahrolsun bu senaryoyu yazan paralel yapı!..
Ve rüyamızı uzattığı için bunca zamandır: Kahrolsun CHP!

***

Zemzem suyu ile yıkanmış gibi hissediyorum kendimi, ülkemi, iktidarımı...
Tertemiz, hani ne derler pirüpak.
Yeni bir gün, güneş pırıl pırıl, yağmur iki saatlik filmin bütün pisliklerini silip süpürmüş, her yeri ve her şeyi arındırmış. Ufka bakıyorum, yüzüm gönlüm açılıyor. Gelecek pırıl pırıl...
Yeni bir hayata merhaba diyoruz ülkece ve milletçe..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları