Anaokulunda felsefe dersi

31 Mart 2019 Pazar

Kiminin saçları kıvırcık bir kuş yuvası, kiminin rüzgâr altında başak tarlası. Kimi kız, kimi erkek. Kimi gözlüklü, kimi sümüklü. Kimi hâlâ parmağını emiyor, kimi burnundan çıkardığını pantolonuna siliyor...
Kimisi ufak tefek, narin ve sakin. Kimisi ateş topu, yerinde duramıyor. Uzun boylu olanlar, incecik gövdelerine oranla kocaman kafalarıyla diğerlerinin tepesinden bakıyor.
Ama hepsinin güzel gözlerinde, insanın içini titreten; çünkü kötülükle henüz tanışmamış bir yaşam sevinci, başka bir deyişle masumiyet parlıyor.
Korumayı nasıl başardıysa, başına toplandıkları yaşlı adamın da gözlerinde aynı masumiyet pırıltısı var!
Oysa bembeyaz saçları, ak çalıları andıran kaşları, buruşuk yanakları ve elindeki bastonuyla Michel Serres, geride bıraktığı 88 yılda dünyadaki kötülüklerden çok görmüş geçirmiş olmalı.
Yer, Paris’in 9. Bölgesi’ndeki Rochechouart anaokulu.
Çağımızın yaşayan en büyük düşünürlerinden biri, Stanford Üniversitesi profesörü ve Fransız Akademisi üyesi Michel Serres; henüz hiçbiri okuma yazma bilmeyen dört yaş sınıfı öğrencileriyle sohbet toplantısında.

***

Önce kaynaşma niteliğinde, kolay sorular soruluyor:
Sen kitap mı yazıyorsun?
Bisikletin var mı?
Peki kitap yazmaktan başka ne yapıyorsun?
Derken ciddi bir soru geliyor: “Şimdi ne üzerinde çalışıyorsun” diye soruyor, bir oğlan. Düşünür, sükûnetle doğruyu söylüyor: “Belki bir süre sonra yok olacağım. Dolayısıyla son kitabımı yazmaya çalışıyorum.”
Aynı zamanda matematikçi ve bilim tarihçisi olan Michel Serres, ömrünü felsefeyi basitleştirerek daha fazla insana ulaştırmaya harcamış biri. Çocukları okumaya özendiren kamu kuruluşu Paris Lecture’ün anaokulu öğrencilerini pedagojik Felsefeye Alıştırma projesine katılmayı sevinçle kabul etmiş. Pek çok anaokuluna konuk oluyor ve yaşı 3 ile 5 arasında değişen yüzlerce minik öğrenciyle buluşuyor.

***

Sohbetler, öyle “Yarın yaşlı bir dede gelecek, sorularınıza cevap verecek” tadında başlamıyor. Öğrenciler, üç hafta boyunca düşünür konuğu karşılamaya hazırlanıyor. Sınıflara, Michel Serres’in kitaplarını içeren sepetler konulmuş. Minikler, okumayı bilmeseler de alıp karıştırıyorlar. Öğretmenler, onlara her gün konuk hakkında yeni bir bilgi aktarıyor.
Okulun giriş duvarında yaşlı bilginin çocukluk, gençlik ve şimdiki hayatından kesitler içeren bir fotoğraf panosu var ve bu panoda, küçük öğrencilerin fotoğraflara yaptıkları birbirinden şirin yorumlar da yer alıyor. Örneğin bir öğrenci, Michel Serres’i akademisyen dostlarıyla gösteren bir fotoğraf için, “Bu bir dede toplantısı. Birbirlerine hayatlarını anlatıyorlar!” deyip çıkmış işin içinden. Bir başkası, Michel Serres’in elini başına koymuş portresini “Parmaklarıyla kafasına basıyor, çünkü düşünce kafaya basınca dışarı çıkıyor!” diye açıklamış.

***

Michel Serres, çok mutlu. Anaokullardaki ilk mesaisini, Le Parisien gazetesinin muhabirine, “Hayatımın en güzel günü. Hep en geniş kesime ulaşmaya çaba gösterdim. Bu yaştaki çocuklarla diyalog kurabilmek, ömre bedel bir armağan” sözleriyle yorumluyor.
Üç haftadır bekledikleri filozof amcaya akıllarına gelen her soruyu soran küçüklerden biri, sonunda herkesin yanıtından korktuğu soruyu soruyor: “Noel Baba gerçekten var mı?
Yaşlı adam, “Sana bir sır vereceğim” diye başlıyor. Küçükler pür dikkat, kulak kesiliyorlar. “Noel Baba’ya hiç rastlamadım. Sanırım öyle biri yok.”
Minikler ciddi bir sessizliğe bürünüyor.
Hiçbiri hıçkırıklara boğulmuyor.
Bazıları, “biliyordum zaten” gibisinden başını sallıyor. Diğerleri, kuşkuyla dudak büküyor.
Sonunda bir kız çocuğu, arayı buluyor: “Noel Baba geceleri gelir. Karanlık olduğu için görmemişsindir!

***

Noel Baba’yı ben de görmedim, aziz okurlarım.
Ama Le Parisien gazetesinde okuduğum yukardaki haberi, bu seçim günü, size bizzat yaşamış gibi ve imamlara emanet, çoğunun zekâsına ihanet, bazılarına da tecavüz edilen çocuklarımızı düşünerek; yoğun duygularla yazdım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024
Kibir ve kir 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları