Ayşe Emel Mesci

Ulusal Tiyatro Bildirisi’nin düşündürdükleri

01 Nisan 2019 Pazartesi

Tiyatro sadece yazarlar, yönetmenler, oyuncular ve tiyatronun diğer tüm kadroları tarafından üretilen bir sanat değildir; tiyatronun varoluşunda eğitimin ve nitelikli eğitmenlerin, hocaların paha biçilmez bir rolü vardır.
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) tarafından 1962’den bu yana kutlanan 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nün bu yılki uluslararası ve ulusal mesajlarını kaleme alanların ortak bir noktası da eğitici ve akademisyen nitelikleriydi.

Önemli satır başları
Uluslararası mesajı kaleme alan Kübalı yönetmen ve oyun yazarı Carlos Celdrán Argos Teatro’nun kurucusu ve yöneticisi olduğu kadar eğitmen ve akademisyen nitelikleriyle de bilinen bir tiyatro insanıdır.
ITI Türkiye Merkezi Temsilciliği üyeleri (Engin Uludağ, Turhan Oflazoğlu, Savaş Aykılıç, Ayşe Emel Mesci) tarafından bu yıl ulusal bildiriyi kaleme alması istenen Prof. Dr. Hülya Nutku da uzun yıllardır tiyatro dünyasına düşünsel düzeyde yaptığı katkıların yanı sıra, yetiştirdiği sayısız öğrenciyle sanatımızı besleyen çok değerli bir akademisyen ve eğitimcidir. Bu yılki ulusal bildiri de onun eğitimci duyarlılığının yanı sıra, sanatın ve tiyatronun bir ülke için önemini altını çize çize hatırlatan sorumlu aydın tavrının izini taşıyordu.
Üretimden, nitelikten, değerden değil çatışmadan beslenen tarafların ne yazık ki fazlasıyla ön plana çıktığı ülkemizin hayhuyu içinde, bu güçlü ama sakin ses belki de yeterince duyulmamıştır, duyurulmamıştır diye ulusal bildirinin bazı önemli satır başlarını sizlerle paylaşmak istedim.

Tiyatronun yapıcı gücü
Çok net bir tanım yapıyor Hülya Hoca: “Tiyatro sanatının ... yapıcı gücünü reddedenler, bugünün gelişmemiş toplumlarıdır.” Niçin? Çünkü tiyatro sanatının “toplumları sağaltan, bireyleri düşündüren, topluca katılımı sağlayan, takım ruhuyla yapılan, bir o kadar da izleyenleri ortak paydada birleştiren yapıcı gücünün” farkına varmak/varmamak toplumların gelişim düzeyiyle ilgili bir ikilemdir.
Bu gelişim düzeyi o toplumların yöneticilerinin taşıdıkları sorumluluk duygusuna da yansır: “Bir ülkede yaşayan insanları geliştirecek olan sanatın gücünü fark eden liderler sanatı destekler. Bu gerçeği gören Atatürk sanatı bir ulusun ‘can damarı’ olarak nitelendirmiştir ve tiyatro için ‘Bir milletin kültür seviyesinin aynasıdır’ demiştir.”
Prof. Dr. Nutku, şiddet eğiliminin ağır bastığı bir çağda tiyatronun sağaltıcı, birleştirici etkisini Muhsin Ertuğrul’dan bir örnekle vurguluyor: “Tiyatromuzun mimarı Muhsin Ertuğrul ustamızın dediği gibi, kısaca, ‘fırın açmayan ülkede insanlar aç kalır, ölür ama tiyatro açmayan bir ülkede insanlar ruhen aç kalır, birbirini öldürür’.”

12 Eylül’ün yarattığı içe dönük toplum
Tiyatronun aşıladığı toplum bilincinin 12 Eylül’ün yaralarını doğru dürüst saramamış bir toplumda ne anlama geldiğini sorgulayan Nutku, 12 Eylül’den bu yana yaşanan sürece bambaşka bir açıdan ışık tutan çok önemli bir saptama yapıyor: “Ülkemizde 12 Eylül’ün yarattığı içe dönük bir toplum, giderek hoşgörüsüzleşmekte ve sevecen yaklaşımlardan uzaklaşmaktadır. Ve giderek bilimden sanattan uzaklaşan toplum sistemsizliği, bilgisizliği, sıradanlığı öneren bir sistem içinde uyutulmaktadır. Oysa tiyatro toplum bilinci aşılar.”
Bu yazı yarın, yani belediye seçimleri sona erdikten sonra yayımlanacak. Umarım İzmir’in yeni belediye başkanı Dokuz Eylül Üniversitesi’nin çok değerli hocalarından Prof. Dr. Hülya Nutku’nun ulusal bildiriye de yansıttığı sitemini duyar, tiyatronun kentleşmede nasıl vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu dikkate alır, Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir’in artık bir şehir tiyatrosuna sahip olmasını sağlar.
İyi ki Hülya Nutku gibi hocalarımız var, onlar geleceğe yönelik umudumuzu artırıyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024
On yıl sonra... 18 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları