‘Silah Kimdeyse Güç Ondadır’ İktidarı

21 Ekim 2014 Salı

“Perfect Storm” yani “Mükemmel Fırtına” başlıklı bir film hatırlıyorum, Wolfgang Petersen’ın yönettiği... Eleştirmenler pek bayılmamıştı ama ben çok etkilenmiştim. Özetle bir balıkçı teknesi, hava muhalefeti riski olan bir günde, denize açılıp kendini dev bir fırtınanın yarattığı ters dalgaların ortasında bulmuştu. Büyük mücadelelerden sonra, dev bir dalgayla toptan alabora oluyor ve tüm mürettebat azgın suların altında yok olup gidiyordu.
Nereden mi aklıma geldi? Türkiye gemisi, son süratle, göz göre göre kendi mükemmel fırtınasının ortasına doğru yol alıyor. Bu ülkede en uç sağsol tartışmaların ortasında bile görülmeyen kaos, husumet, her Allah’ın günü büyümekte... Hatta sanki insanların tepkisini çekecek her damara bilerek basılıyor kaptanlık köşkü tarafından! Vanalar sıkılıyor, akciğerlerimize inen oksijen her gün daralıyor. İnsanların gece kâbusta görseler inanmayacakları senaryolar, zorla boğazımızdan aşağı sarkıtılıyor.
Aslında gülüyorum ağlanacak halimize... Çevremdeki “bizden” gazetelere bakıyorum, mücadele arkadaşlarım, ister istemez yazılarının büyük bölümünde yapılan haksızlıklar, usulsüzlükler, savaş çığırtkanlıkları ve Atatürk düşmanlıklarının dökümünü yapıyorlar. Hepimiz o duruma itildik. Tüm bu şikâyetlerimiz, özetle gücü elinde bulunduran iktidarın kuraldışı hareketlerinin yorumu! İyi de niye mi gülüyorum? Ortada beynini doğru kullananlar arasında yaşanabilecek bir hayal kırıklığı yok ki! Adamlar kendileri açısından yapılması gerekenleri yapıyorlar! Ne eksik, ne de fazla! Bunu da çok iyi çalışılmış bir senaryoda, hangi ışığı saat kaçta söndüreceklerinin provasını çok iyi hazırlamış olarak gerçekleştiriyorlar.
Şöyle toparlayayım: Bugünkü iktidarın zirvesi, siyaseti şöyle analiz ediyor: “Polis zaten elimde. Asker desen zaten o da, en azından Necdet Özel Genelkurmay Başkanı olduktan sonra toptan kontrolüm altına giren bir diğer güç... Dolayısıyla tüm silahlı güç benim emrimde. Yasalara uymak durumunda değilim. Mesela HSYK seçimi istediğim gibi gitmezse, geçersiz sayarım. Kim tutar beni? Gençler protestoya kalksalar, salarım silahlı gücü üstlerine, 4-5 muhalif gazete isterse her gün bunları ifşa etsin, zaten pek umrumda değil. Onu da lehime kullanırım, AB’nin gözüne sokarım ‘Bak işte bana diktatör diyorlar, öyle olsa bu gazeteler çıkabilir mi hiç bu ülkede?’ diye. Sonuçta yasa-masa beni bağlamaz, her noktayı toptan fethedene kadar, her şeyi kılıfına uydururum. Fiili başkanlık rejimi başlatırım. Başbakanlık diye halkın parasıyla inşa ettirdiğim yeni sarayı, şimdi cumhurbaşkanı oldum diye yeni köşk, Çankaya’yı ise tarihten kalma hangar ilan ederim. Zaten artık halk iyice uyuştu; ama itiraz eden olsa nasıl olsa cop hazır, gül gibi Twitter’ı bile DGM haline çevirecek maddelerim de hazır... Oh, gel keyfim gel!”
Bilmem anlatabildim mi? Konu yalnız, silah ve güç ilişkisi. Gerisi yolu bulunur teferruat. Bakın hani herkes şikâyet ediyordu ya, “Ordu on yılda bir darbe yapıp demokrasiyi kesintiye uğratıyor” diye. Artık öyle bir derdimiz kalmadı Allaha şükür. Rejim, toptan karamelize darbenin ta kendisi oldu! Biz o akvaryumun içinde yaşayan küçük balıklarız ve yeni yaşam alanımıza alışmamız bekleniyor.
Yıllarca “ama demokrasi..” diye laflarımı fazla “tutucu Kemalist” bulanlara bir şey anlattım: “Demokrasi, oyunun kurallarını kabul edenler arasındaki pişti oyunu gibidir. Kâğıt dağıtma sırası kendine geldiğinde, masadaki diğer oyuncuların ellerini bağlayacak veya tehdit edecek bir oyuncu ile pişti masasına oturamazsınız. Yoksa ne mi olur? İşte böyle pişti olup şapa oturmuş olursunuz! Mesela o büyük pişkinlikle “sıfırlanan” yolsuzluk davalarına karşı yaşanan tepki var ya? Ne dedi Kılıçdaroğlu: “17/25 Aralık arasını ‘Hırsızlar Haftası’ ilan edelim”. Çok haklı! Peki, ne yapacak karşı taraf? Nisan ayına koydukları “Kutlu Doğum Haftası” gibi resmi programlarına mı alacaklar sandınız? Yoksa “bundan söz edeni hapse attırırız” mealinde tehditlerle mi ortaya çıkacaklar? Ne dersiniz?
Bence bütün bu konu ve sorunları en iyi çözecek olan grup, “akil insanlar”! Geçmişte AKP’nin ne kadar demokratik bir “tabu-yıkar parti” olduğunu gururla merkez medyada gözümüze sokan bu muhteşem grup, nasıl olsa yeni polis yasasının da, 17/25 aklanmasının da, bizim düşünemediğimiz inceliklerini ilk fırsatta yeni buluşmalarında hemen ortaya dökerler! İşte bu bizim tıkanmalarımızı açacağı gibi, benim gibi fırtınanın gözüne doğru yol aldığımızı sanan paranoyakların neden boş yere ürktüklerini de gururla izah ederler!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erken seçim mi dediniz? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları