Propaganda her şey değildir...

03 Nisan 2019 Çarşamba

Dünyada siyasi süreçlerde yapılanların hiçbiri gizli kalmaz, Türkiye’de hiç kalmaz. Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan her seçimin kendine göre özellikleri olmuştur. Zaman zaman gizli kalacağı sanılan “Ne pahasına olursa olsun seçimi kazanma” planları er ya da geç açığa çıkmıştır.
31 Mart seçimlerine damgasını vuran etmenlerden biri “propaganda gücü” oldu.
Bu gücü dünyada en etkili şekilde Hitler’in Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Goebbels kullanmıştır. Hitler’le bütünleşen, “Tek millet, tek lider”, “Almanya her şeyin üstünde” gibi sloganları bulan odur.
Şu sözler de Goebbles’e aittir:
“O kadar büyük bir yalan söyle ki, kimse karşı çıkamasın.”
“Basın, hükümetin kullandığı dev bir klavyedir.”
“Bir şeyi ne kadar uzun tekrarlarsan, insanlar o kadar çok inanır.”
“İnsanların beynini tembelleştirirsen, istediğin her şeyi yaparsın.”

***

Benzetmede hata olmaz, 31 Mart seçimlerine gidilen süreçte, yukarıdaki sözleri çağrıştıran çok şey oldu.
Erdoğan’ın her konuşması en az 30 kanalda canlı yayımlandı. AKP’nin yarı ve tam resmi yayın organlarının birinci sayfasında sürekli Erdoğan manşetti, arka sayfasında da Erdoğan fotoğraflı AKP reklamı vardı. Birinci sayfa mı reklam yoksa arka sayfa mı belli değildi.
Bu propagandanın bir yönü; öteki yönü de rakiplerin sürekli karalanmasıydı. İletişim biliminde şöyle bir tanım vardır:
“Basın özgürlüğü, bir kişinin ifade özgürlüğünü engellemek için de kullanılabilir.”
Yani, bir kişiye basın yoluyla öyle saldırırsınız ki; o kişi, susup geri çekilmeyi, herhangi bir adım atacaksa da vazgeçmeyi seçmek zorunda kalır.
Bunun da çok örneği vardı.
Erdoğan sadece 29 ve 30 Mart günleri İstanbul’da 15 miting yaptı. Tümü miting bitimindeki parti şarkısı sona erene dek canlı yayımlandı. 31 Mart gecesi ilk değerlendirmesinde şöyle dedi:
“Belki tam kendimizi anlatmadık!”
El insaf... TRT, Tayyip Radyo Televizyonu olarak zaten marka gücüne ulaştı, ötekiler daha ileri! Seçim günü dahi propagandayı sürdürdüler.

***

Sonuçta ne oldu?
Propaganda gücünün tek başına yetmediği yaşanarak görüldü. Medyanın yüzde 95’ine hükmeden iktidar, hemen hemen bütün büyük illeri kaybetti.
Seçmen, üstüne abanarak gelen propaganda bombardımanını vicdan terzisinde tarttı. Sarraf terazisine benzer bir hassasiyetle ölçtü; yeni bir siyasi harita çizdi.
Bu seçimler gazetecilik ahlakı bakımından da çok konuşulacak. Gazetecilikte üç ahlaki çizgi vardır:
Mesleki ahlak, kurumsal ahlak, kişisel ahlak.
Pek çok gazeteci örgütü zaman zaman basın meslek ilkeleri yayımlıyor ama...
Kurumlar da marka değeri taşıyan gazete ve televizyonları için eskiden “ilkeler” yayımlardı...
Bu ortamda gazetecinin kişisel güvenirliğini koruması, mesleği sürdürmesi açısından önemli. Tabi kalemini kiraya vermemişse!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları