Haziran Hareketi’nin Anlamı

22 Ekim 2014 Çarşamba

İktidar partisi bağımlılık labirentinin içinde karanlıkta iş görmeye çalışıyor. Hedefleri, demokratik hakların son kırıntılarını yok ederek “işlerini” daha rahat görebileceklerini sandıkları bir sessizlik ortamı oluşturmaktır. Bu da ancak korkunun yaygınlaştırılmasıyla, “önce güvenlik” sloganıyla, demokrasi savunuculuğundan AKP savunuculuğuna uzun bir yol kat etmiş olan ünlü gazetecinin oğlu Cemil Barlas’ın açıkça söylediği gibi; “bundan böyle sokağa çıkan ya hapse girecek ya mezara” “özlü sözüyle” tarif ediliyor.
Olacak iş değildir.
Çünkü Türkiye bu türden tehditleri ciddiye almayacak kadar olgunlaşmış bir aydın birikimine, sorgulamayan ve hep öyle kalacağı varsayılan sandık desteğinden çok farklı, sorgulayan, itiraz eden bir muhalefete sahiptir.

***

Zorbalık övgüsünün biat medyasında bol bulamaç yer aldığı günlerde bu tezimiz hiç kuşku yok açıklamaya muhtaçtır. Önce şu “bağımlılık labirentinin karanlığında iş gören iktidar partisi” ile ne demek istediğimize açıklık getirelim. Medyanın özgürlüğü, nesnelliği kendine haram kılmış kesiminin ısrarla gözlerden gizlediği gerçeği söyleyelim. İktidar partisi uzun bir süredir kendi başına politika üretememektedir. Ürettiğini sandığı “politikalar” kelimenin gerçek anlamıyla anında “büyük stratejik ortak” tarafından yalanlanmakta ve derhal düzeltilmektedir. Korku iklimi yaratma çabasının gerekçelerinden birisi de de zaten budur. Sessizlik sağlansın ki bu türden adımlar daha rahat ve “içeriye başka dışarıya başka” yöntemiyle atılabilsin, gerçekler halktan gizlenebilsin.
Tekrar edelim; olacak iş değildir.

***

“Önce güvenlik” saçmalığı ile oluşturmaya çalıştıkları rejimin adı bundan böyle daha sık dile getirilecek, içeride dışarıda ipliği tel tel pazara çıkarılacaktır. Hiçbir gerekçenin böyle bir rejimi savunmaya yetmeyeceğini, stratejik ortaklarının, Batı hükümetlerinin bile açık desteğini kazanamayacaklarını, gizli desteklerinin ise işe yaramayacağını kısa sürede göreceklerdir. Boşuna uğraşıyorlar. Daha uçak yere inmeden vazgeçmek zorunda kalacakları hevesler bunlar. Bölgedeki savaş ortamının böylesi “önlemleri” haklı kılacağını düşünüyorlardır belki, ama gerçek tam tersidir. İçeride ve dışarıda kendini gösteren üst düzey gerginlikler, gizli saklı işler çevirmeyi, bunları gizleyebilmeyi değil, tersini güçlendiriyor, dahası zorunlu kılıyor. İkili politikaların, gizli diplomasinin bu devirde ve bu ortamda hiç mi hiç şansı yoktur.

***

Yine de bildiklerini okuyacakları besbelli.
Öyle işler yaptılar ki, kurtuluş yolu olarak baskı rejimini koyulaştırmaya çabalamaktan başka bir yöntem akıllarına gelmiyor. Yoktur da zaten. Ya her anlamda ayyuka çıkmış yolsuzlukları itiraf edecek, iflas etmiş politikalardan vazgeçecek ya da “hak belledikleri” yolda, her şeye, her zaman “evet” diyeceğini varsaydıkları sandığın baskı rejimine de “evet” diyeceği varsayımıyla bağımlılık labirentinin karanlıklarında iş görmeyi sürdürecekler.

***

Ama bu kez kazın ayağı öyle değildir.
Türkiye’de şimdi farklı bir durum var. Muhalefet hareketleri sessizliklerinden sıyrılıyorlar. Sol hareketin farklı kesimleri, yatay ve dikey, tarihlerinde ilk kez farklı bir yöntemle, farklı bir cepheleşme çabası içine girdiler. Örgütlerin nicel güçlerini yan yana getirme boşuna çabası, yerini ilk kez bileşik bir hareket yaratma bilincine dönüşüyor. Birleşik Haziran Hareketi, öyle anlaşılıyor ki, niteliksel bir değişime, nesnel temellerden güç alabilecek bir gelişmeye işaret ediyor. Soldaki bu gelişme, hem sosyal demokrasinin Türkiye gerçeklerini görme eğilimini güçlendirebilir, sağı değil solu kerteriz almasını sağlayabilir, hem de Kürt siyasetinin kendince zorunlu gördüğü ittifakların zehrinden kurtulmasını sağlayabilir.
İktidar partisinin heveslendiği sessiz bir Türkiye yaratma ihtimali bu koşullarda öyle görünüyor ki sıfıra yakın, hatta sıfırdır.  

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları