Asıl sorun güven

05 Nisan 2019 Cuma

Normal bir ülkede yaşıyor olsaydık eğer, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı konusundaki tartışmaya bir anlam vermek çok güç olurdu.
Hatta AKP’lilerin, CHP’nin normal bir hukuki süreç karşısındaki tepkileriyle, bütün kampanyasını kararlı bir sükûnet içinde sürdürerek, alkışlanması gereken biçimde havayı germemeye özen göstermiş olan Ekrem İmamoğlu’nun, daha mazbatasını almadan Anıtkabir’i ziyaret etme ve defteri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak imzalamak konusundaki aceleciliğini eleştirmelerine ilk bakışta hak vermek de mümkün görülebilirdi.
Öyle ya! Oy sayımında hata olduğu yolundaki itirazların incelenip karara bağlanması bütün demokrasilerde ve hukuk devletlerinde rastlanan olağan bir olaydı. Burada da AKP’nin yasal hakkı olan itiraz yoluna başvurması üzerine yapılması gereken, BAĞIMSIZ YARGININ kararını soğukkanlılıkla beklemekti. Seçimi kazanmış olan Ekrem İmamoğlu’nun görev süresi YSK’nin mazbatasını vermesi ile başlayacağından, Başkanlık sıfatını kullanmak için de onu beklemesi gerekirdi. İstanbul Belediyesi ve Anıtkabir yerli yerlerinde durduklarına göre ne oluyordu? Bir alıp da kaçan durumu mu vardı?

***

Ama burası normal bir ülke değil de Türkiye olduğundan, daha önceki haklı mağduriyet kaygıları yüzünden, hakkını savunma konusunda kararlı İmamoğlu ve CHP’lilerin davranışlarını anlamamak mümkün değildir. AKP’lilerin ilk bakışta haklı görünen ifadelerinin anahtar sözcükleri “BAĞIMSIZ YARGI”dır.
Türkiye’de bağımsız yargı olmadığından, YSK’nin hem bazı üyelerinin göreve bu seçimde de devamlarını sağlayan hukuki düzenleme anayasaya aykırı olduğundan, hem de kurulun tarafsız davranmadığı ve nesnel ölçütler kullanmadığı izlenimi doğuran geçmiş kararlarından dolayı, ortada bir alan da kaçan durumu olduğu kaygısına kapılınması doğal karşılanmalıdır.
Bunun aksi ancak Türkiye’de bağımsız bir yargı olduğu savıyla savunulabilir.
Bugün Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu yüzü kızarmadan ileri sürebilecek izan sahibi bir kişi dahi bulmak mümkün müdür?
Bağımsız olmayan yargı da, seçimin dürüstlüğünü sağlayan bir güven unsuru olmaktan çıkıp, tam tersine bir korku etkenine dönüşmektedir.
Asıl sorun güven sorunudur.

***

Güven yalnız son seçimlerde veya herhangi bir seçimde değil, her alanda demokrasinin de ülkenin de bekasını tehdit eden en büyük sorundur.
Türkiye’de yurttaşın tek adam iktidarının keyfiliğine karşı korunabileceği bir bağımsız, tarafsız yargı güvencesi yoktur.
Bu güven sağlanmadıkça, ne rejim ve demokrasi sorunu, ne ekonomik krizler, ne etnik gerginlikler, ne terör ve asayiş sorunları çözülebilir.
Dolar kurundan yatırıma, asayişten Kürt sorununa kadar her alanda ilk yapılacak iş güveni oluşturmaktır.
Türkiye eğer yurttaşların birbirlerine ve devletlerine, bağımsız yargının garantisi altında güvenebilecekleri bir ülke olmaz da bugünkü gibi bir güvensizlik diyarı olmaya devam ederse, sanıldığından da çok daha ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıya demektir ve kusura bakmayın ama, bunun baş sorumlusu da ikide bir “beka”yı ortaya atanlardır.
İstanbul seçimleriyle ilgili karar bu konuda çok önemli bir gösterge olacaktır.
Eğer, bu konuda çıkacak olan bir karar bütün yurttaşlarda ve dünyada “Türkiye’de iktidara gelenler iktidarı aldıkları yöntemlerle bırakma kuralına uymak durumundadırlar” ilkesinin işlerliği inancını doğurursa, güvenin oluşması yolunda ilk adım atılmış olacaktır.
YSK, ne büyük bir tarihi sorumluluk altında olduğunun bilincindedir umarız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları