Seçim sonuçları otoriterleşmeye ilk ciddi fren...

06 Nisan 2019 Cumartesi

17 yıllık iktidarlarının otoriterleşme yürüyüşlerinde, kimi demokratik açılımlara kapı açabilecek seçim sonuçlarının demokrasiye soluk aldırabilecek siyasal erke dönüştürülememesi dersleri yaşanmadı değil.. 31 Mart seçim sonuçlarını farklı, anlamlı kılan ise yerel seçimler olmasına karşın, FETÖ’cü, dış destekli 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, daha daha otoriter rejime geçiş tutkuları katlanmış Saray, Tek Adam rejimi odaklı başkanlık rejiminin, dünyanın en otoriter başkanlık rejimi yetkileriyle yetinilememesi..
20 Temmuz sonrası otoriter rejime hızlandırılmış yürüyüşlerinde, anayasal, hakhukuk, demokrasi kriterlerinin geçerliliğinden vazgeçilemeyecek ilkeleri ayaklar altına alınmış icraatlarla yasaklı hukuk düzeni kazanımlarını az görerek, yargı, Meclis, kamu erklerinin diplerde bağımsız işleyişlerinin gasp edilmiş olması bile yetmemiş, yerel yönetimler seçimlerinde, dikensiz gül bahçesi savaşı ilan edilmiştir..
Saray’dan, güçler ayrılığı ilkeleri gasp edilmiş olarak ele geçirilmiş Meclis, yargı, eğitim, güvenlik başta kamu kurumlarının tümü, Saray’a fetva verme makamına dönüştürülmüş Diyanet... Yandaş yapılmış sermaye, sivil toplum örgütlenmeleri, medya gücü.. sınır tanımaz kirli çıkarlar ağında, 17 yıllık iktidarlarının icraatlarıyla ülkenin içine düştüğü yaşamsal sorunlarla sandıkta yüzleşmeden kurtulmanın yolu aranmıştır.

***

Gerçek şu ki, emperyalizmin parmağının da etkisi olan “beka” sorunları Cumhur İttifakı’nın sloganı yapılarak, ülkenin seçmenleri, 80 milyonu geçen vatandaşı, geleceği için çok daha yaşamsal boyutlara varmış, gerçek, dayanılmaz sorunlara seçmenin isyanı, şantaj, tehditlerle durdurulmak istenmiştir. İktidarlarının otoriterleşmede sınır tanımayarak, siyasal İslamcı, yandaş seçmen, çıkarlarla beslenen sermaye gücüne dayanarak yürünen yollarda, kendi sorumluluklarıyla yapılanların çelişkiler yumağında, işin içinden çıkılamayacak düğümler, kırılmalar keskinleştikçe otoriterleşmede alınmış yollar yetmez oluyor...
Yerel yönetim seçimlerinin Saray siyaseti kampanyalarında, “Yetmez, büyük kentler belediyeleri başta, daha daha çok sayıda yerel yönetim, seçimli muhtarlıklarda da daha çok kazanımla, tek merkez, tek odaklı yönetim iradesinde, en yukarıdan en aşağıya tek güç, tek ses..” baskısında sınır tanımaz cepheleştirme, suçlamalarda, yok yoktu..
İpin ucu öylesine kaçmıştı ki.. Geçmişin saadet zincirinde yandaş yapılmış, siyasal İslamcı bağların da ötesinde, her türden aidiyet, alt kimlikleri, yoksulluk, yoksunlukları sonuna kadar sömürülmüş kendi seçmen kitleleri için de yaşam öylesine karabasana dönüşmüştü ki.. Kendileri kayırıldıkları için, başkalarının insan hakları, demokrasi, en yaşamsal hak-hukuklarının katledilmesine duyarsızlaştırılmış kitleler kendi yaşamsal sorunlarının, hak kayıplarının altında ezildikçe.. Bu kez en çok kendi kayıplarının acısı, duyarlılığı ile sandıkta olsun tepki koyabilme, kendilerinin benzeri mağdurlarla iletişim kurabilme arayışlarına sürüklendiler.
En azından demokrasinin, hakların savunulmasında, en zayıfı ile olsa dahi halkalar oluşturma gereksinimi, arayışlarına düşülünce de, dünyanın en otoriter başkanlık rejimi altında yaşanan yerel yönetim seçimlerinde, ittifakları zorlayan sistemin ötesinde, tabandan yaşamda yüzleşilen en can yakıcı ortak sorunlar odaklı çaresizliğin, içgüdülerin yönlendirdiği ortak çıkış yolu, elbette en umut verici aday arayışları refleksleri gelişti.
İşte tam da bu nedenlerle, seçmen çaresizliğinden beslenmiş, elbette Anadolu uygarlıkları, aydınlanmacılığı, Cumhuriyet, laiklik, birlikte yaşam, sınıfsal deneyim refleksleriyle zenginleşmiş, “sağduyulu” arayışlarının bileşkesi.. sonuçlar sandıktan çıkmıştır.
Otoriterleşmeye karşı bu ilk anlamlı, ciddi fren, sandık sonucunun; “yaratılmasından sorumlu oldukları sorunlarla yüzleşmek, birlikte çözüm arayışlarına geçmek yerine, daha da otoriterleşme, güç arayışları için.. en çok ders verici  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sallanan piramit 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları