İzmir’in dağlarında kitap açtı

07 Nisan 2019 Pazar

24. TÜYAP İzmir Kitap Fuarı başladı. Fuar 14 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek

İzmir’in dağlarında çiçekler her daim açıyor ama dünden beri bir de kitaplar açtı!
24. TÜYAP İzmir Kitap Fuarı dün açıldı. Hem de ne açılış! Dolu dizgin. Coşkulu. Keyifli. Kızlı erkekli. İzmir gibi güzel, İzmir gibi sıcak. Aydınlık. Çağdaş. İzmir gibi çok renkli, çok sesli... Tam bir çiçek bahçesi. Burada, inanın en yaşlılar bile genç mi genç!
Her zamankinden daha coşkulu bir açılış yaşadıksa eğer, bence bunda 31 Mart yerel seçimlerinin de bir etkisi var. Tunç Soyer’in rakibine yüzde 20 fark atarak belediye başkanı seçilmesinin etkisi var... Dayanamayıp ekleyeceğim: 1 Nisan sabahı, okuduğum en güzel iletilerden birinde şöyle yazıyordu:
“Bu sabah Ankara ve İstanbul’dakiler, sanki İzmir’deymiş gibi uyandılar.” Ne kadar doğru bir saptama! Evet! Aynen öyle oldu!
Dönelim İzmir Kitap Fuarı’na: 457 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı... Söyleşi, panel ve çocuk etkinliklerinden oluşan 114 kültür etkinliği... Binlerce kitap ve yayınla buluşma... Yazarlarla kucaklaşma... STK’lerle çoğalma... Keşfetme...
“Edebiyat vicdan yaratmak için var!” diyen Hidayet Karakuş, bu yıl fuarın onur konuğu; ama o zaten nicedir vicdanların onur konuğu... Çok uzun yıllardır, şiir, roman, radyo oyunları, çocuk ve gençlik kitaplarıyla gönüllü bir eğitimci... Açılışta üzerine basa basa şunu vurguluyordu; “Türkiye’nin en büyük sorunu özgürlüktür... Adaletsizliktir... Adaletsiz demokrasi olmaz!”
Ödüllerden nefret ettiğini bildiğimiz ama tüm şiir ödüllerini toplayan Süreyya Berfe’ye de, ne yapıp edip 2019 PEN Şiir Ödülü’nü İzmir Kitap Fuarı’nda verdik...

İlk günün yıldızı Soyer
Siz bu yazıyı okuduğunuzda İzmir Kitap Fuarı’nın henüz ikinci günü. Ama kanımca bir fuara damgasını vuracak olan, yerel seçimler sonrasındaki politik gelişmeler.
Nitekim ilk günün yıldızı kesinlikle Tunç Soyer’di. “Nasıl Bir Yerel Yönetim? Nasıl Bir İzmir?” başlıklı söyleşide Soyer ve Metin Erten belediyecilik anlayışlarını masaya yatırıyorlardı...
Daha fuarın açılış töreninde kürsüye çağrılan Tunç Soyer, bir noktaya dikkati çekiyordu: Sakın beni kutlamak için çiçek çikolata ya da herhangi bir armağan getirmeyin... Onun yerine kitaplığı olmayan Gültepe’ye bir kütüphane kuruyoruz; oraya katkıda bulunun, oraya kitap getirin diyordu... SODEV’in düzenlediği “Seçim Sonrası Türkiye” söyleşisi de en çok ilgi gören toplantılardan biriydi...
İki toplantı da umudu çoğaltıyordu. Tunç Soyer’in yerel olanla evrensel olan arasında kurduğu bağlar, İzmir’in ayrıcalığını bir kez daha vurguluyor.

Canan Kaftancıoğlu
İzmir’deyim diye, İstanbulumu unuttum sanmayın. Bedenim İzmir’de ama aklım fikrim İstanbul’da... Ekrem İmamoğlu, daha şimdiden, her konuşmasıyla, her mesajıyla, kendisine oy vermeyenlerin bile sevgisini, saygısını, takdirini kazanmaya başladı.
Gelelim bir başka isme: Hani kimi devlet dairelerinde, çok önemli bilgi depolarında etiketler vardır. Koca bir çember içinde Y harfi... “Yangından ilk kurtarılacak olan” anlamında...
İstanbul’da üzerine bu etiketi koymak istediğim kuşkusuz birçok sevdiğim var. Ama yangında ilk kurtarılacaklardan biri bence CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu olmalı.
Şu son bir haftadır gecede iki saat uyumasını bir yana koyun, Tunç Soyer adını, Ekrem İmamoğlu adını ilk telaffuz ettiği günden beri sürdürdüğü performans, çaba, azim, sabır, sağduyu, çalışma gücü, dik duruş, saldırılara karşı koyma, irade, hedefi belirleme, tavır, cesaret, ekip çalışması, direnci tek sözcükle olağanüstü!
Birkaç gün önce gazetemizde İlayda Kaya’nın sorularına verdiği yanıtları okuyunca DSP’nin seçimlerdeki rolünü anlatışına hayran kaldım: DSP yani Demokratik Saray Partisi diyordu... Bu tanımla çok geniş bir kitlenin duygularına tercüman oldu.
Her dokunduğuna kadın elinin değdiğini de gösteriyor ya, helal olsun!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları