Senin Teröristin Benim Direnişçim...

25 Ekim 2014 Cumartesi

Kuralsız düzenin kuralsız savaşları, yaşamın her alanında yaygınlaşıp, insanın, doğanın, yaşam hakkının, insanlığın hızla tüketildiği boyutlar kazandıkça... Evrensel insan hakları, bu haklara ilişkin yaratılmış ortak değerler, hukuk kırıldıkça... Çatışan, giderek kirlenen, insanlıktan çıkmış çıkarlara göre tersyüz edil-miş kavramlar, silahlı güçten daha etkin işlev kazandırılmış algılar yönetiminde, hedef kitleleri güdüleme yolunda çok daha etkili kullanılabil-dikçe... “Senin teröristin, çocuk katilin, benim direnişçim, kurtuluş savaşçım, kahramanım..” kör kaosunda, bölgesel iç savaşlar yaygınlaş-tıkça, dünyayı kasıp kavuran, çok can yakan boyutlar kazanıyor...
Hani Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılını devirirken iki büyük dünya savaşının büyük acılarından ders alınmasının yanında, küresel ölçekte, zengin Kuzey dünyası ağırlıklı dev silahlanma yarışı, dünyayı sayısız kez yok ede-bilecek silah gücü karşısında ortaya çıkan korku dengesine çok güveniyorduk ya... Çokuluslu tekeller elindeki sermaye-siyaset iktidar güçleri sayesinde de, sistemi yaşatan kirli çıkar savaş-larının yoksul Güney dünyasına kaydırılmalarına tanıklık ediyorduk ya... Elbette güç odakları, zengin Kuzey dünyası çıkarları ağırlıklı etkin kullanılan, beslenen terör örgütlenmeleri eliyle yaşanan bölgesel savaşların, en çok bölge-lerdeki yoksul Güney dünyasını, ırklar, dinler, mezhepler, aşiretler üzerinden çatıştırılanları vurmakta olduğunu görüyorduk ya... İnsanlığın ödediği bedellerden hayıflansak da, dünya düzenini bir biçimde ayakta tutan çarkların, uzun süreçte sonuç olarak insanlığın, dünyanın ayakta kalmasının aracı olacağı gibi bir inanca teslim olmak işimize geliyordu...
                                                            ***
Giderek kendimizi kurtarma adına daha kısır küçük hesaplar peşinde koşan, ufkunu, ilerisini göremeyen, insana ait kazanılmış değerlere sır-tını dönen, başkalarını satıyorum zannı altında kendini, geleceğini, canlarını da satan insancık-lara dönüştük durduk...
Afrika’da, Ruanda’da bir gecede katledilen bir kabilenin insanlarının sayısını anımsayan, zamanında haberi duyduğunda acısını içinde duymuş kaç dünyalı vardır? Onlar çok yoksul, çok çaresiz, çok eğitimsiz bir dünyaya ait, bizden çok uzaktılar... Kimse katledilmeyi hak etmese de, bizden çok uzakta yaşanan insanlık dramının, işlenmiş suçların suç ortağı olma-makla avunabilirdik... En yoksul, en yoksun, en çaresizlerin ödedikleri ağır bedellerle dünya düzeninin ayakta tutulması gibi bir işleyiş geçerliyse, dünyanın gelişmesi ile bağlantılı kazanımlarla daha uygar, yaşanılası bir dünyaya geçiş, kurtuluş olacaktı...
Ne kadar kısa bir zamanda dünyayı hızla saran, bizi de içine çekmekte olan, “kuralsız düzenin kuralsız savaşlarına” saplanıp kaldığımızın ayırımında bile olamadık... Geldiğimiz noktada, yaşadıklarımıza ayna tutamaz, birlikte çekilmek-te olduğumuz bataklığı, sonuçlarını hepimize birden ödetilecek bedellerini göremez isek vay halimize... Yaşadığımız günlerde iç savaşlarda bataklıkların pıtrak gibi türediği topraklar, ağırlıklı bölgemizde, İslam dünyası, Ortadoğu halklarını kasıp kavurmakta... Bir benzerini yüzüncü yılına girilen Birinci Dünya Savaşı sonrası, Osmanlı’nın parçalanışında, emperyal çıkarlar adına paylaşı-mında yaşamamış mıydık?
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Anadolu uygarlığı, Anadolu Aydınlanması penceresinden gelen ışıkla, “kurtuluş, kuruluş” destanlarının ortak değerlerle yazılmasıyla kurul-muş çağdaş uygarlık yolunda, demokrasi, laik düzen içinde yürümeyi seçmiş Türkiye Cumhu-riyeti çatısı altında yapılmış o büyük savaşımdan çıkaracak derslerimiz yok mu? Bugün gün gün yüz yüze kaldığımız her tuzağın neden ve so-nuçlarını akıl penceresinden, doğru okuyup, güç birliğinde çıkış yolları üretemeyecek miyiz? Kimi yaşananların yoğunluğunda, tehdit boyutlarında, çok ayrıntı gibi gelebilecek ortak değerlerde buluşma, güçlü yürüyüş tek çıkış yolu değil mi?
Cumhuriyetin kuruluş yıldönümü kutlamaları için yüreğinizle nerede olmayı seçeceksiniz? “Hırsızlık yakışıyor..” diyenlerden değilseniz, askeri darbeleri temizleme adına polis devleti yaratılmasına, siyasi iktidar olma adına devletin ele geçirilmesine karşı durabiliyor, hukuk devleti düzeni, demokrasi, güçler ayrılığı ilkelerinin katledilmesine onay vermiyorsanız... İnsanlıkla, inaçlarla uzaktan yakından ilişkili olamayacak siyasal İslamcı terör örgütlenmelerinden, dahası siyasal İslamcı yönetim anlayışlarının açtığı yaralardan ders alabilmişseniz... Cumhuriyet bayramında olabileceğiniz, olmayı seçebilece-ğiniz yerler, en azından asla olmamanız gereken yerler besbelli...
Çok daha karmaşık gibi gözükse de “senin teröristin, benim direnişçim” kaosunda ülkemizi Ortadoğu bataklığına çekilmekten kurtarmaya çalışmanın pusulası, öylesine sağlam, şaşmaz, yol gösterici ki... Barış içinde birlikte yaşam koşullarının ilkeleri, değerleri, yaşam deneyim-lerimize, bilinçaltımıza, sağduyu olarak kazılı... Emperyal tuzaklar adına oyanan oyunlar, sını-rımızın öteki yakasında en çarpıcı sonuçlarıyla öylesine kanlı, kirli ki...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları