Hikmet Çetinkaya

Kıymayın Çocuklara!..

25 Ekim 2014 Cumartesi

Çocuklar ölecek, havadan gelen ateş topu çocuk bedenlerini yakacak... Küçücük canlar acılı, kanlı bir hayat sürecek...
Bunları göreceksin, yaşayacaksın, susacaksın, arkanı dönüp giderken bağıracaksın:
“Her şey yeni Türkiye için!”
Alttakiler hep ezilecek, katliamlara takipsizlik kararı verilecek, işlenen cinayetlere yargı gizlilik kararı koyacak!
Bir çocuk 11 mermiyle vurulacak, Afyon cephaneliğinde Mehmetler paramparça olacak.
Savaş uçaklarından bomba yağacak...
Otorite üzerinde tepinecek, Vali “Gavat” diyecek, uzun boylu olanı “Ananı da al git” demişti önceden. Eleştiriler vız gelip tırıs gidecek...
Devlet bu!
Devlet dediğin, söver de, döver de...
Sırası gelir öldürür, katliamların üzerini örter, avukatları gözaltına alır, çocukları başından vurur...
Yaslı, acılı aileler, tıpkı cephanelikte olduğu gibi acılarını yüreklerine gömer.
Kurşun, gaz kapsülü, bomba...
Bir bakarsınız vur emri çoktan verilmiş...
Polis üç saldırganı öldürmüş...
Ölen üç polisimiz...
Bizim de içimiz yandı...
Senin, benim ve hepimizin...
Polis öldürmez, suçluyu yakalar, adalete teslim eder...
Olay Bingöl’de yaşandı.
O alçakça cinayetin ardından zanlılar nasıl önceden saptanmadı da kanlı saldırıyı yaptıktan birkaç saat sonra yakalandı?
Devletin istihbarat birimleri niçin vardır, sorusu gelir akıllara.
O zaman sorarlar:
“Devletin istihbarat birimleri saldırı olacağını daha önceden haber almış mıydı? Eğer aldıysa polislerimizin öldürülmesi mi beklendi?”

***

Türkiye böyle acıları 20 yıl önce çok yaşadı...
Kimler öldürüldü, kimler tarafından düzenlendi bu saldırılar?
Bir katliam oluyor, bu ülkenin insanları ölüyor, yargı takipsizlik kararı veriyor...
Gazi olaylarında, Gezi’de çocuklarımız can veriyor, unutuluyor...
Sınır boylarında bombalar o çocuk bedenlerini cayır cayır yakıyor.
Sınırda bir köy orası, Afyon’da cephanelik... Bir maytap atölyesi Davutpaşa’da... Güneydoğu’da bir karakol... Bir otobüs Muş-Bingöl karayolunda, Tunceli’de bir savcı...
Soma’da maden ocağında 301 işçi...
Yaşamıyor sakat kalan işçiler bir başka yerde... Bir rezidansın otuzuncu katından toprağa çakılan asansör...
Hep ölüm!
Ne kadar çok genç ölümler gördük...
Dağda, vadide...
Mehmetler, etkisiz hale getirilenler.
O sigortasız işçiler, AVM inşaatlarında naylon çadırlarda gece uyurken cayır cayır yananlar...
Bugünlerde en çok konuşulan çözüm süreci, çözümsüzlük sürecine dönüşüyor.
İmralı seferleri, Kandil’in başka havalarda oluşu, BDP içindeki görüş ayrılığı...
Güneydoğu’daki o başkaldırı, öldürülen çocuklar...
Acılı aileler...
Suskunluk!
Gözyaşı!

***

Yüzlerce kilometre uzunluğunda Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı toprakları temizleyip zeytin ağaçları dikseydik, bölgeye barışı, güveni, halkların kardeşliğini getirebilirdik.
Bunu yapmadık!
Şimdi çevremiz yangın yeri...
Ne barış ne de çözüm...
Ortadoğu yangınının içine ha düştük ha düşeceğiz...
Koalisyon güçleri ve ABD havadan vuruyor IŞİD’i...
Peşmerge bizim topraklarımızdan Kobani’ye giriyor...
Ey insanlık, söndürün bu ateşi...
Savaş bitsin!
Kıymayın çocuklara, kıymayın!
O yoksul insanları kırdırmayın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları