Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...

12 Nisan 2019 Cuma

Kızının katilini arayan babanın akıl hastanesine yollanmasına karar verilmiş...
Aynı karar merci, 11 gündür Türkiye’nin yarısına da benzer muameleyi yapıyor... Sandıklar sayılıyor, bir daha, bir daha sayılıyor... Yetmiyor. “Organize usulsüzlük var” diye bir gerekçe uyduruyor; evler aranıyor, vatandaşlar sorguya çekiliyor... Yetmiyor; YSK üzerinde baskı kurularak o da suça ortak ediliyor. Seçimi kazanan KHK’li başkanlara mazbata verilmemesi karara bağlanıyor.
Kızının şaibeli ölümüne ilişkin detayları öğrenmek istedikçe gözaltına alınan acılı baba Şaban Vatan gibiyiz hepimiz.
Sonucuna saygı duymayacağın seçimi neden yaptırıyorsun? Mazbata verilemez dediğin adamı seçime neden sokuyorsun?” sorularını ısrarla soruyoruz. Tık yok.
İnsanlar 10 gündür gece gündüz YSK’de ilçe seçim kurullarında nöbette...
İktidar, kendisine oy vermeyen ve hesap soran milyonları toplu halde ne akıl hastanesine ne de hapse tıkayabileceğine göre “darbevari” hukuksuz uygulamalarını tam gaz sürdürüyor.
2 gün önce Japonya’da bir bakan depremden etkilenenlerin duygularını incitici sözler sarfettiği için” istifa etti. Başbakan Abe ise bakanı atadığı için özür diledi. Biz ise sadece seçtiklerimize hak ettikleri mazbatayı versinler ve görevlerine başlasınlar diye bekliyoruz.
 
İstanbul’u kaybetmek...
Belli ki AKP için İstanbul’u kaybetmek Türkiye’yi kaybetmek anlamına geliyor. Eh, haksız da sayılmazlar. Rantların en büyüğü 16 milyon nüfuslu bu devasa kentte. Ama bırakın bir an onu da bir tarafa. Kurdukları sistemin yapı taşlarının yerinden oynaması demek. Çünkü İstanbul bir yandan da devlet içinde devlet. Hükümete yakın vakıfları finanse etmekten onlara sürekli olarak bina arsa tahsis etmekten tutun, imar, inşaat izinleri, emsal değer tespitleri gibi alanlardaki yetkilerinin yarattığı ekonomik değer...
Küçük bir örnek: CHP’li İstanbul Belediye Meclis üyesi Tarık Balyalı, 2018’de 351 milyon TL ciroya ulaşan İSPARK’ın kârının yalnızca 1 milyon TL gözüktüğünü belirterek, yalnızca binde 3’lük kâr oranını “partizan siyasetin finansmanı” sözleri ile tanımlamıştı.
İktidar, düzenini bunun üzerine kurdu; ülkeyi 16 yıldır bu kaynaklardan kendi seçmenine aktararak, yoksulu yemleyerek yönetti. Tabii bırakmamak için direnecek.
Ama nereye kadar?
Seçimle birlikte, para kaynaklarını, kendilerine oy veren insanların güvenini, itibarlarını da kaybediyorlar. Ve ne yaparlarsa yapsınlar kaybedecekler. Geriye dönüş yok. O parlak günler bitti. Ve onlar da bunun farkında. Bu yüzden nereye saldıracaklarını bilemiyorlar. Yandaş Takvim gazetesi YSK üyelerinin her birinin fotoğraflarını basarak hâkimleri hem hedef haline getiriyor hem üzerlerinde baskı kuruyor.
Türkiye tam bir yol ayrımında. Ya demokrasiyi seçecek ya diktatörlüğü... Ya bugün ülkenin asıl sorunu olan ekonomik krize odaklanacak ve çözüm yolları geliştirmeye başlayacak ya da bile bile kaosa sürüklenecek...
Umarız gidilen yolun çıkmaz olduğu görülür de yanlıştan dönülür.
Tüm bunların yanında önemli bir unsur daha var: 31 Mart seçimleri sadece İstanbul’a değil tüm Türkiye’ye dürüst, başarılı bir lider kazandırdı. Ekrem İmamoğlu birleştirici söylemi, ikna ediciliği, sakinliği ile Cumhur İttifakı’na oy verenlerin bile gönlünde taht kurmaya başladı.
Dedik ya artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları