Akbaba...

26 Ekim 2014 Pazar

Bugün gerçeklerden uzaklaşalım,
Masallar âleminde aklaşalım.
Ak dedikse işin şakası yok,
Masallar ülkesinde Ak’tan başkası yok.
Yıllar önce kurt, güvercin bir de arı
Ele geçirmişti bu ülkede iktidarı.
Biz de La Fontaine’den yardım istemiştik,
O usta, biz çırak, iktidarı silkelemiştik.
Gel zaman git zaman,
İktidar çarkı döndü muntazaman.
Ama gelen gideni arattı,
Ak iktidar yeni karakterler yarattı.
Geçen gün buluştuk ustam La Fontaine’le ormanda,
Kalabalıktık, bir yanda tilki bir yanda manda.
Sordum:
“Köprünün altından çok sular geçti,
Ak’ım diyenler karayı seçti.
Hele bak ormana
Gerek yok kendini yormana,
Hayvanlar âleminden kime karşılık geliyor,
Ak deyince aklına hangi kahraman geliyor.”
Karganın peynirinden bir dilim aldı,
Aslanın yelesine bakıp hayale daldı.
“Bunlar beni şaşkına çevirdi,
En zorlandığım devir bu devirdi”
dedi La Fontaine devam etti:
“Hayvanlardan ders toplayıp verdim insanlara,
Yararlı olur dedim onlara.
Zor değildir tanımak hayvanları,
Yük taşır eşek, bal üretir arı.
Karşılaşırsan bir ayıyla dağ başında,
Bilirsin ki bir iş vardır başında.
Ama karşına çıkarsa bir tavşan,
Kaçmazsın, senden önce odur koşan.
Geliyorsa bir yılan kıvrıla kıvrıla,
Acele et, sen ondan önce fırla.
Ama karşılaşırsan bir insanla,
Bilinmez anlaşır mısın aynı lisanla.
Anlaşsan bile zordur bilmen niyetini,
Bir bakmışsın ister selamının diyetini...”
Haklısın La Fontaine,
Hayvanın alacası dışında,
İnsanın alacası içinde.
Bıraktın bizi dağ başında,
Hayvanlara tek rol biçiyorsun
İnsanı kılıktan kılığa sokuyorsun.
Sohbet güzel de ben Ak’ım diyenleri sormuştum.
Biraz da onları yorumla,
Orman adalet arıyor mumla.
Bir de senden dinlemek isterim,
Bunlar Ak’ım derken ne dedi?

El sürdü tavuğun altın yumurtasına,
Su koydu karganın tasına
Devam etti La Fontaine
Şöyle yaslanıp arkasına:
“Ben de onu diyecektim...
Bilirim insanın çok kişilikli yapısını
Kâh sarılmak kâh vurmak için çalar
Komşusunun kapısını.
Bu insanlardan kurulu iktidarlar da öyledir,
Her dem değişir bir şöyle bir böyledir.
Ama bunlar gibisini ben de görmedim.
En kötü masalımda bile başkasının başına
Böyle çorap örmedim.
Çok gördüm,
Kurtla bir olup kuzuyu yiyen,
Sonra da koyunla bir olup kuzuya ağlayan.
Ama ben görmedim,
İnsanların hem yüreğini dağlayıp
Hem dağlama parası isteyen.
Memleketin altını oyup,
Karşılığında oy isteyen.
Ama bilirim,
İnsanoğlu narindir ağır sözü kaldırmaz,
Aptal dersin kızar, soyarsın aldırmaz.”

Dur dedim, biraz nefes al La Fontaine,
Bu söylediklerine kızarır her ten.
Bugünlerde bir başka tartışma var ormanda,
Bunu konuşuyorlar evde, kahvede, harmanda.
Ormanın hâkimi benim diyen tepedeki Ak,
Beğenmedi ormanın ezeli sarayını,
Yüzlerce odalı yeni bir saray yaptı kendine,
Karşı çıkmak kimin haddine.
Ormanı yönetecek bu yeni saraydan
Umurunda değil, varsın ahali çıksın raydan.
Eskiden iktidar başının hangi ilde sarayı var deniyordu,
Şimdi değişti devran,
Hangi ilde sarayı yok, o soruluyor.
Neden orada arsa almadı, buna kafa yoruluyor.
Yargılama sistemi de değişti,
Hırsızlar yargıç oldu, soyguncular savcı.
Hazine’yi soyan tanık,
Neden soyuluyor diye soran sanık...

“Dur” dedi La Fontaine, “bu kadar uzamaz masal.
Hayvanlar âleminden akbabaya karşılık geliyor,
Senin verdiğin misal.
Eğer bir ormanda aslan değil de akbaba ise kral,
Orada değişir her kural.
Akbaba yasaları geçer akçe olur.
Kural da, kumpasını ‘kur’ istediğini ‘al olur...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları