Köy Enstitüleri: Bilginin üretim hali!

17 Nisan 2019 Çarşamba

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sevgili Tunç Soyer’in seçim kampanyasını izlerken yolum Seferihisar’a da düştü. Miting alanında Roman kardeşlerimizin kurduğu nefis orkestra ara verdiğinde uzun boylu yakışıklı bir genç önümü kesti, seslendi:
-Abi ben Körükle Veysel’in torunuyum... Adım Taylan Yeşildağ...
Alan zaten sevinç yumağıydı. Yağmurlu akşamda içim daha bir aydınlandı.
Geçen sonbaharda Âşık Veysel’in kitabını yazarken, çok öğretici bir araştırma süreci geçirmiştim. Âşık Veysel, Köy Enstitülerinde “usta öğretici” olarak 5 yıl çalıştı. Bir bakıma okuma yazma bilmeyen öğretmendi. Hemen herkesin diline yerleşmiş olan, “Benim Sadık Yârim Kara Topraktır”, “Güzelliğin On Para Etmez” gibi pek çok eserini Köy Enstitülerindeyken verdi. Eskişehir Çifteler’de, Kastamonu Gölköy’de, Ankara Hasanoğlan’da öğrendi, öğretti, üretti.
Âşık Veysel bir hatıra defteri oluşturup öğrencilerin yazmasını istedi. Çifteler’de Mehmet Özçelik, deftere çok güzel bir şiir yazdı: Körükle Veysel’im Körükle Yansın!
İşte Taylan, Mehmet Özçelik’in torunuydu. Taylan, aynı zamanda bir müzisyen olarak o şiiri şarkıya dökmüş. Taylan, dedesini anlata anlata bitiremiyor.

***

17 Nisan 1940’ta, 79 yıl önce kurulan Köy Enstitüleri, yukarıda aktardığımız gibi kuşaktan kuşağa etkisi süren çok köklü bir iz bıraktı. Atatürk’ün, “Bilgi sadece söz değildir” sözünden yola çıkarak temeli atılan Köy Enstitüleri, dünya ölçeğinde Türkiye’ye özgü bir model olarak hâlâ güncel. “Üreterek öğrenme” ilkesiyle programlanan bu okullarda eğitimin yüzde 50’si kültür, yüzde 25’i teknik, yüzde 25’i ziraat içerikliydi.
Gönen Köy Enstitüsü mezunu amcam Kamil Balbay, çocukluğumuzda yeri geldikçe şu anısını anlatırdı:
Kendi elektriğimizi kendimiz üretiyorduk. Elektrik santralı okulun biraz üstündeydi. Orada sırayla nöbet tutardık. Yemeğimizi getirmeyi unuturlarsa, şarteli indirir, kaldırırdım. Eyvah nöbetçinin yemeğini unuttuk, deyip hemen getirirlerdi.” Amcam bu ve benzer anılarını bugün de seyrek görüşmelerimizde gülümseyerek anlatır.
Köy Enstitülerinin Türkiye haritasındaki yerlerine bakıldığında “eğitimde eşitliğin” ne anlama geldiği görülecektir. O ışığın Türkiye’nin tüm bölgelerinde yandığını görürsünüz.
Köy Enstitülerinin kapısına kilit vurmakla, bu deneyim unutturulamadı. Bugün Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Prof. Kemal Kocabaş’ın başkanlığında bu birikimi tam bir tohum gibi yeniden uygulamaya hazır tutuyor. Derneğin her yıl verdiği Aydınlanma Ödülü’nü bugün alacak olan Muzaffer İlhan Erdost’u bunca yıllık istikrarlı, özverili mücadelesini saygıyla kutluyoruz.

***

Bugünkü iktidarın Türkiye’ye yaptığı en büyük kötülük eğitimedir. Ulusal ve uluslararası istatistikler bunu açıkça ortaya koyuyor. Zaten iktidar sahibi de bunu sıklıkla dile getiriyor.
Eskiden dünya listelerinin üst sıralarında 4-5 üniversitemiz olurdu.
Yerel seçimlerden sonra oluşan yeni haritada belediye başkanlarını eğitimde de büyük bir sorumluluk bekliyor. Birkaç yıl önce Selçuk Şirince’deki Matematik Kampı’nda Ali Nesin’le konuşurken şöyle demişti:
Orta büyüklükte bir belediye, bizim başardığımızın kat kat fazlasını yapabilir. Yeter ki iste...
Kuruluşunun 79. yılında, başta İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel olmak üzere Köy Enstitülerine emeği geçen herkesin önünde saygıyla eğiliyoruz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları