Neden olanlar utansın!

19 Nisan 2019 Cuma

15 Nisan 2019 Pazartesi günü, Türkiye saatiyle 19.30’da, Paris’in, Romalılar döneminde Lutetia olarak ilk kurulduğu yer olan İle de La Cite adasında ülkenin ve insanlığın en anlı şanlı yapılarından biri olan Notre Dame Kilisesi cayır cayır yanarken, İstanbul’un Maltepe ilçesinde, iki hafta önce yapılan yerel seçimlerdeki oylar bilmem kaçıncı kez tekrar sayılıyordu.
Fransa’nın ve dünyanın kültür mirasında önemli bir yer tutan binanın yangına karşı bu kadar savunmasız olması 21. yüzyılın teknolojisi göz önünde bulundurulunca, akıl almaz görünüyordu.
Öte yanda, teknolojinin bu kadar geliştiği, ilk yerel seçim denemesinin üstünden 150 yıl geçmiş olan bir ülkede, sandıklar kapandıktan iki hafta sonra hâlâ oyların sayılması havsalanın kolay kabul edebileceği bir olay olarak görülmüyordu.
Yangın felaketti, Fransızlar, şaşkın ve yaşlı gözlerle olayı izliyorlardı.
Seçim, kimi tanımlamalara göre, demokrasinin şenliğiydi, Türkler de, bu bayramın tartışmasının hâlâ bitmemiş olmasını şaşkın ve yorgun gözlerle izliyorlardı.
Paris’te lle de La Cite’de insanlar, alevler karşısında birbirlerine sarılıyorlar ve meydanda bu anıt mabedi yeniden yapmayı öngören ulusal irade elle tutulurmuşcasına somutlaşıyordu.
Aynı saatlerde Maltepe’de ve diğer bölgelerde İstanbul’da milli iradenin iptali için yollar aranıyor, insanlar çatışmanın eşiğine geliyorlardı.

***

Tuhaf bir şeyler oluyordu, bir felaket Fransızları daha birleştirir, birbirlerine kenetlerken, bir demokrasi bayramı Türkleri daha birbirine düşürüyor daha birbirinden ayırıyor, daha birbirlerini suçlar tavra itiyordu.
Bir felaket Fransızlar’da birlikte ortak bir gaye uğrunda birleşme duygusunu pekiştiriyor, bir seçim bayramı Türkleri, daha birbirlerinden ayrı hale getiriyordu.
Fransızlar felaket karşısında geleceğe güvenle bakıyorlar ve bunun da üstesinden geleceklerine inanıyorlardı.
Türkler veya hiç değilse Türklerin bir kısmı milli irade bayramı karşısında, geleceğe korkuyla bakıyor, İstanbul’da milli iradenin iptalinin peşine düşüyorlardı.
Fransa’da iktidar pek çok açıdan güçlüklerle karşı karşıyaydı, Sarı Yelekliler Hareketi dinmek bilmiyordu. Türkiye’de de iktidar ekonomik güçlükler içindeydi, işsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk almış yürümüştü.
Ama Fransa’daki iktidar ülkenin bir beka sorunuyla karşı karşıya olduğu korkusu içinde yaşamıyordu. Türkiye’deki iktidar ise ülkenin yüreğine beka korkusu salıyordu.

***

Neden?
Ne oluyordu da, bir felaket bir toplumdaki insanları kenetlerken, başka bir toplumda bir bayram insanları bölüp birbirlerine düşürebiliyordu?
Sorunun yanıtı iki toplumun, temelindeki toplumsal mutabakatta yatıyordu.
Fransa’da, geçmiş, milli irade, demokrasi, kuvvetler ayrılığı, temel hak ve özgürlükler konusunda kimi tartışmalar olmakla birlikte, temelde toplumsal bir mutabakata varılmıştı. O toplumsal uzlaşı, insanları birbirleriyle, daha mutlu bir ortak gelecek yaratmak konusunda dayanışmaya yöneltiyordu.
Türkiye’de ise, tarihsel değerler, temel hak ve özgürlükler, demokrasi, milli irade, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve güvenceleri alanlarında temel kavramlarda bir uzlaşı yoktu. Birinin milli irade dediğine öbürü organize suç örgütü diyebiliyordu.
Toplum bırakın toplumsal uzlaşmayı pekiştirmeyi, her zaman daha da zedeleyecek darbelerle bizzat iktidarın girişimleriyle karşı karşıya bırakılıyordu.
Böyle olunca da, bir felaket Fransa’yı kenetlerken, bir bayram Türkiye’yi bölüyordu.
Neden olanlar utansın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları