91. Yılın Hüznü

30 Ekim 2014 Perşembe

Cumhuriyet kutlamaları gene iptal edildi.
Bu artık gelenek haline geldi.
Her yıl, tedbirsizlik nedeniyle geliyorum diyen badirelerin yaşandığı ülkede “Cumhuriyet kutlamaları”, “eğlence” kategorisinden iptal ediliyor.
2011’de Van depremiyle kutlamalar ilk kez iptal edilmişti…
Sonra bu âdet oldu.
Felaketin eksik olmadığı Türkiye’de bir ge-rekçe nasılsa hep oluyor. Doğal afet, iş kazası, olmazsa başka neden çıkıyor…
2012’de de “provokasyon” iddiasıyla, Ankara Valiliği(!) Cumhuriyet yürüyüşlerine engel koymak istemişti...
Bu yıl “maden kazası” kutlama iptaline neden oldu.
91. yaşındaki Cumhuriyet bunca zedelenmemiş, yıpranmamış olsa, oturup belki iptal edilen bayram çetelesini tutmayacağız.
Ama Cumhuriyetin özü kökten bu derece örselenince, iptaller başka anlam kazanıyor.
Ermenek” sebebiyle son “kutlama iptalleri” açıklanırken, AKP iktidarının gözbebeği olan gazetelerde “evliliğin laik hukuktan çıkarılması-na” dair yorum ve talepler dikkat çekiyordu…

Nihai çözüm..
AKP’nin kadın kollarından, “Hıristiyanlar yapıyor; biz niye yapmayalım?” referansıyla Cumhuriyet Bayramı arifesinde tam… önce “resmi nikâh camide kıyılsın!” önerisi yapıldı.

Bu saçılımdan 48 saat geçmeden AKP yandaşı bir İslamcı gazeteden “Evlilik, İslamın nikâh ve talak hukukuna göre camide yapılmalı, laik hukuktan çıkmalı” açılımı geldi…
AKP’nin bir kadın kolu kanalıyla sunulan teklif için gazete, “Proje güzel de, meşruiyet için gerekçe gösterilen dayanak yanlış!” dedi ve sordu: “Halkımız Müslüman, nikâhını niye dine göre kıymıyor?
Böylece, hem de dini-resmi nikâh karmaşasından çıkılacağını dile getiren yayın organı bodoslamadan nihai çözümü önerdi: Laik hukuktan çıkmak!
Sen sağ ben selamet!
AKP ampulünün aydınlattığı ileri demokrasi yolundan gidildiğinde, varılan son nokta bu oluyor: Kafa karışıklığı yaratan laik seçeneği ortadan kaldırmak!
Şaşırtıcı değil!
Bundan 20 yıl önce belediye başkanı Erdoğan bizzat, “Ben İstanbul’un imamıyım... İmamlar da nikâh kıysın!” demiyor muydu?
Türkiye’de yaşayanların yüzde 99’u Elhamdülillah Müslüman olduğunu söylüyor. O zaman yüzde 99’un ‘Elhamdülillah şeriatçıyım’ demesi de lazım!” diye üstelemiyor muydu?
RTE, derken “Türkiye’nin imamı” oldu ve Tayyip’in imamlığıyla Türkiye adım adım bu noktaya ulaştı.
Artık “laik nikâh” sorgulanıyor,“resmi nikâhların” laik hukuktan çıkarılıp, dini/şeriat hukukuyla yapılması öneriliyor.
Bunun sonucu, sade evlenmenin değil; boşanma, miras ve benzeri ilişkilerin düzenlendiği “Medeni Yasa”nın hedef alınması demektir.
Resmi nikâh, tekeşlilik, tanıklık, mirasta eşitlik; kadınların özgürce çalışıp seyahat etmesi... hep Medeni Yasa’nın verdiği imkânlar…
Başörtüsünün buluğa ermemiş kızlara inmesini, “özgürlük” diye kucaklayan kadınlar; mirastan yarım pay almayı, mahkemelerde yarım insan muamelesi görmeyi de “özgürlük” olarak görecekler mi bakalım?

Reyhanlı’nın kaybı 
Reyhanlı bugün Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in yeğenlerinden Nur Ataç’ı ebediyete uğurlayacak... 
Ataç’ı anarken, Reyhanlı-Suriye sınırında yaşananları ilk günden tespit eden, saplanılan belaların boyutunu öngören rahmetlinin, doğrudan RTE’ye 20 Şubat 2013 tarihinde yolladığı “uyarıcı” bir mektubu, anısı için bir kez daha alıntılıyorum… 

Amacımız, bölgede yaşayan bir vatandaş olarak, yaşadığımız ortamı, endişelerimizi… devlet terbiyemiz hudutları çerçevesinde duyurabilmektir” diye biten mektup; “...Arz etmeye çalışacağımız husus, Hatay ve özellikle Reyhanlı’da yaşanmakta olan olayların artık son derecede rahatsızlık veren, onurları kıran, toplum için kalıcı yaralar açmaya başlayan hale gelmiş olmasıdır” sözleriyle başlıyor ve özetle; “Mülteci…diye nitelendirilen… hiçbir kural, şart tanımayan…köylerimize ve uzaklara yayılmaya başlayan, başıboş, takip edilmesi mümkün olmayan yaklaşık 40 bin insana artık güvenlik güçlerinin de gücü yetmemektedir. Asker ve polis, her türlü güvenlik görevlisinin çaresizliği ve bıkkınlığı artık gözle görülmektedir” diyor ve 2013 Mayıs’ı Reyhanlı patlaması öncesinde tam… şöyle devam ediyor: “Cilvegözü’nde patlatılan bombayı (benzerlerini), yaşanmakta olan şartlarla, önleyebilmek mümkün değildir. İlçemizde ve bölgede asayişsizlik en üst düzeye ulaşmıştır. 
Gözlerimizin önünde yüz binlere varan rakamlarla yabancı paralar çanta ve poşetlerle bankalara getirilmekte, tekrar alınıp götürülmekte, Avrupa ülkeleri plakalarını taşıyan araçların alınıp satıldığı açık pazarlar kurulmakta, gerçek olup olmadığı anlaşılamayan araç plakaları insanların ellerinde dolaşmakta, her köşede yasal olmayan alışverişler ve pazarlıklar yapılmaktadır. Suriye’deki savaş şartlarının benzerleri, ülkemizde de giderek yaygınlaşmaktadır. Savaşmakta olan her iki gruptan insanların silahları ve diğer donanımları ile birlikte sınır tanımadan istediği zaman savaşmaya veya yağmalamaya gidip, iste-diğinde geri döndüğü, ülkemizde silah ve cepha-ne temin edebildiği, yaralıların ambulanslarımızla hastanelerimize getirilip tedavi edildiği, giriş ve çıkışların güvenlik güçlerimizin gözleri önünde veya bilgileri dahilinde gerçekleştiği gibi olaylar artık her yerde açıklıkla görülmekte ve konuşulmaktadır… Asayişsizlik, illegal ticaret şartları, büyük tutarlardaki yabancı para hareketleri, başıboş gezen yabancıların çokluğu ve bunların giderek çevreye yayılması ve benzeri olaylar, Türkiye gibi onurlu, bölge lideri olmaya aday, bölgeye barış getirmeye çalışan bir ülkenin duyarlı vatandaşları olarak bizleri gelecek hakkında düşüncelere sevk etmektedir...” Ataç “nur” içinde yatsın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları