‘Madenciler Yaşlanınca Şehit Olur’

31 Ekim 2014 Cuma

Sude Bozacı’yı 13 Eylül 2014 günü, Miyase İlknur’un röportajında tanıdım.
Röportajda bir de fotoğrafı var. Babası madenci Kadir Bozacı’nın kucağına oturmuş güzel, küçük kız.
Miyase soruyor Sude’ye:
-Büyüyünce ne olmak istiyorsun?
Sude ya yargıç olmak istediğini söylüyor, ya da kuaförcü. Daha çok “kuaförcü”ye meylediyor. Çünkü yargıç olursa Zonguldak’tan başka yere tayin olmak ihtimali var.
Oysa o bunu istemiyor, nedenini de şöyle açıklıyor:
-Ben babamla kalmak istiyorum.
Gerekçesini de söylüyor:
-Çünkü o ileride şehit olacak. O yüzden
onu bırakıp gitmek istemiyorum. Soruyor Miyase:
-Şehit olmak nasıl bir şey?
Yedi yaşındaki Sude’nin yanıtı kan dondurucu:
-Madenciler yaşlanınca şehit olur!
Ekmeğini madenden yiyen bir kızın dünyaya gözünü açar açmaz öğrendiği şu gerçeğe bakın:
-Madenciler yaşlanınca şehit olur
Sanki maden kazasında ölüm bir kader ve belirli bir yaşa gelince her fani madenci, maden kazasını tadacak, her madenci gibi Sude’nin babası da şehit olacak.
                                                            ***
Sude’nin babası Kadir Bozacı henüz şehit olmadı, daha doğrusu işsiz kaldığından, şehit olma olasılığını da bulamadı.
İş bulamadığı için yalnız şehit olma olasılığını kaybetmekle kalmadı, aynı zamanda evine ekmek getiremedi, küçük kızı Sude’nin okul ihtiyaçlarını alamadı.
Sude’nin babasının durumu bu.
Ya evinde tencere kaynamayacak, çocukların rızkı sağlanamayacak, ya da Kadir canını ortaya koyarak, yüzyıl öncesindekinden bile daha kötü koşullarda, üç kuruş para karşılığında kömür çıkaracak ve günün birinde ya gaz patlamasında ya maden yangınında ya su basmasında ya da göçükte can verecek.
-Şehit oldu diyecekler.
-Bu işin fıtratında var, diyecek birisi.
-Kader, diyecek bir başkası. İşte bu “kaderi(!)” öğrenmiş madenci kızı Sude.
Babasının, yaşlanınca şehit olan tüm madenciler gibi şehit olacağını belletmişler Sude’ye, bunun kader olduğunu da belletmişler, kadere isyan edilmeyeceğini de...
Oysa madencinin yaşamının “şehitlik(!)” ile noktalanması kader değil. Bize işin fıtratında var, kaza diye sunmaya çalıştıkları da aslında kaza değil.
                                                            *** 
Türkiye’de maden kazaları, kaza değil cinayet.
Şehit diye sunulanlar, aşırı kâr hırsının, talanın, yağmanın, insan değeri bilmezliğin, garibanı iliğine, canına kadar sömürme cinayetinin kurbanları.
Dünyada, madencilerin yaşlanınca şehit olmaları diye bir kader yok.
Şehitlik Türkiye’deki madencinin kaderi hâlâ.
Çünkü devletin rödovans usulüyle özelleştirdiği madenlerde (tüm faal madenlerin yüzde 80’i) iş güvenliğiyle ilgili önlemlerin hiçbiri alınmış değil.
Devlet kamunun olan madeni, gözünü hırs bürümüş özel girişimciye, ne üretirse üretsin satın alma garantisiyle devretmiş, sonra iş güvenliği konusunda kendi üstüne düşen denetleme görevini de yapmamış, işletmeci kâr hırsının önündeki herkesi, her şeyi temizlemiş, ortada ne koşulları denetleyecek sendika bırakmış ne de bir şey, çalışma koşullarını değiştirmeden, güvenlik önlemlerini artırmadan, üretimi artırmış ve Türkiye maden kazalarında en ön sıralara yükselmiş.
Taşeronlaşmayı, yağmayı, talanı, işçi ve sendika düşmanlığını, sarı sendikacılık sahteciliğini saltanatlarına temel edinmiş olanların bize sundukları gibi, maden kazaları kader değil, çoğunlukla cinayet.
Canilerin yüzlerini görmek istiyorsanız, kazaya uğramış maden haberlerini izleyin!
Hepsini orada görebilirsiniz.
Hazır bulunmaları gereken, denetleme aşamasında orada bulunmayan ve denetlemeyi sağlamayanlar, maden önlerinde sahte gözyaşı dökme yarışında ön saftalar.
Siz zaten onları tanıyorsunuz ve hâlâ tanımadıysanız eğer, kaza sizin için gerçekten kader demektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları