Yugoslav Faulü!

31 Ekim 2014 Cuma

Dikkat ettiniz mi? Avrupa basketbolunda hızlı hücumlar (fast break) giderek azalıyor. Çünkü.. Birileri (büyük olasılıkla da Yugoslavlar) şu her maçta defalarca duyduğunuz ‘Yugoslav faulleri’ni keşfetmiş. Hani şu, savunmada dengesiz yakalandığın an, top elinde olan oyuncuya küçük bir dokunuşla yapılan fauller var ya.. İşte onların yararlarını (!) bulmuşlar...
Yandan ve arkadan yapılmadığı sürece hakemlerin ‘sportmenlik dışı’ olarak niteleyemedikleri o fauller (bence) basketbolun katili olmaktalar: Pıt! Faul. Kaldır elini. Ah pardon! Her ‘fast break’ başlangıcında aynı senaryo: Pıt! Faul.. Yetti artık be! Her hızlı hücum denemesi yolda engelleniyor. Şöyle ağız tadıyla bir üçe iki, dörde üç izleyemiyoruz. İşin acıklı yanı, bu faulü yapmayıp (veya yapamayıp) rakibin atağını kesemeyen oyuncu kenardan fırçayı yediği gibi, yorumcular tarafından da eleştiriliyor. “Yap, yap!” diye bağıran bağırana. Yapılması istenen ne? Taktik faulle hızlı hücumu kesmek. Yuh! Ahlaksızlığa alkış tutuyoruz hepimiz. ‘Fast break’leri bu yolla keserken bindiğimiz dalı kestiğimizi anlayacağız belki ama.. O zaman çok geç olabilir...
NBA’da neden yok bu fauller? Onlar
için basketbol ‘izleyici mutluluğu’
demektir de ondan yok. Yoksa.. Basketbolu bulan Amerikalılar, bu uyanıklığı (argoda ‘piçlik’ de derler buna) akıl edemezler miydi? Hiç mi Yugoslav gitmedi oralara? Neden bir tek Yugoslav faulü yapılmıyor NBA’da?
Ah! Gelelim şu ‘Yugoslav faulü’ tanımlamasına. Şu anlattığım taktik faullerin adı bütün Avrupa’da bu mudur; Yoksa bizden biri mi uydurdu bu ismi? Samimi söylüyorum: Ben Yugoslav olsam kızardım bu benzetmeye. Hani.. Şu.. Haliç zeminine kazık çakmak için kullanılan dev ağırlıklara Fransızların ‘Tête de Turc’ (Türk kafası) demesi gibi bir şey bu. Ayıptır be! Türk’e ‘kalın kafa’ demenin bundan açık bi yolu olurmu? Üstelik biz de bilmeden, ‘güm güm’ kazık çakan bu alete ‘tetdötürk’ (okunuşu böyle) diyoruz. Gerçekten kalın kafa mıyız biz? Ya da.. Eğer gerçekten Yugoslavlar bu tip faullerin bu isimle anılmasından hoşnutlarsa... Uyanıklıklarıyla (veya argodaki diğer tanımlarıyla) gurur mu duyuyor bu adamlar?
Ah! Tam burada etnik ayrımcılık hikâyelerine dalmaya çalışanlar için söylemek zorundayım: Annem Saraybosnalıdır... Hoşluk olsun diye de yazayım: Beşiktaş’ta oynarken kaptanımız Ateş Çubukçu bana “Sen Yugoslav ırkının yüz karasısın.
1.75 boyunda Yugoslav basketbolcu
mu olur?” diye takılırdı. Ben de şimdi Yugoslavlara diyorum ki: Basketbolu katleden bu sportmenlik dışı faullerin sizin adınızla anılmasına izin vermeyin. Ne derlerse desinler o faullere; Engelleyin, ‘Yugoslav faulü’ demesinler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk! 11 Mayıs 2020
Mücbir sebep! 24 Mart 2020
Ergin-Larkin 18 Mayıs 2019

Günün Köşe Yazıları