‘Devlet Nerede?’

01 Kasım 2014 Cumartesi

Yıllar önce, İzmir’in ilçelerinden birinde sel felaketine duçar olmuş bir gecekondu mahallesinde, dere yatağına inşa edilmiş bir ev sulara kapılıp gitmişti.
Felaketten zarar gören, şivesinden Güneydoğulu olduğu anlaşılan bir hanım vatandaş, TV kameraları karşısında öfke ve isyan içinde haykırıyordu:
-Devlet nerede devlet?!Sonra da soruyordu:
-Şimdi benim zararımı kim ödeyecek? Haykırışından belliydi ki, uğradığı zararın devletçe ödenmesi gerektiğine inanıyordu.
Oysa ki vatandaş, belki de kendi sahip olmadığı arazi üzerine ve yasak yerde inşa etmişti kaçak binasını ve devletin zararın tazmini gibi bir görevi yoktu.
Belki de vatandaş, hem kendinin olmayan, hem de sakınca arz eden arazi üzerine evini yaparken, kamu, belediye kimliğiyle vatandaşın karşısına dikilmiş ve oraya ev yapılmasının yasak olduğunu söylemişti. Ve pek olasıdır ki şu yanıtı almıştı:
-Sana ne, sen ne karışıyorsun! Başımızı sokacak bir eve hakkımız yok mu?
Vatandaş, olmaması gereken yerde devleti arıyor, olması gereken yerde de devlet işine burnunu soktu mu kızıyordu.
Aradan birkaç yıl geçti, merak ettim, özellikle mahalleyi görmek üzere İzmir’e gittim. Dere yatağındaki ev yeniden yapılmıştı.

***

Kapıyı çaldım açan olmadı, yıllar önce TV ekranında “Devlet nerde?!” diye haykıran kadını bulup konuşamadım. Bulsaydım, soracaktım, binayı yeniden yaparken, kimsenin gelip, oraya gecekondu kondurmanın yasak olduğu konusunda kendisini uyarıp uyarmadığını.
Eminim ki, uyarılmıştı ve sinirlenmişti karşısında devleti görünce devlete de ne oluyor-du? Evi yıkıldığında neredeydi ki devlet?
Vatandaş devleti yanlış yerde arıyor, bulunmaması gereken yerde bulunmayıp, bulunması gereken yerde bulununca da kızıyordu.
Hoş genelde devletin de durumu farklı de-ğildi. Bulunması, müdahale etmesi gereken yerde bulunmuyor, bulunmaması, karışmaması gereken yerde hemen boy gösterip emri yapıştırıyordu:
-Yassah!
Garip bir diyardır Türkiye ve böylece son derece de çarpık bir olgu çıkar ortaya:
Çağdaş dünyada, demokrasilerde yasak olan her şey Türkiye’de serbest, serbest olan her şey de Türkiye’de yasak olur.

***

Çağdaş dünyada, arabanı kaldırımın üs-tüne bırakma özgürlüğün yoktur, ama ifade özgürlüğün vardır. Türkiye’de arabanı kaldırı-ma park edersen bir şey olmaz da düşünceni ifadeye kalkarsan görürsün gününü.
Devlet, ana şefkatiyle olması gereken yerde yoktur da, baba otoritesiyle her yerde vardır.
Kemal Tahir’in “Devlet Ana” kitabı 12 Mart döneminin ceberut devleti tarafından yasaklandığında esprili bir dostum şöyle demişti:
-Hah Kemal Tahir şimdi anlamıştır, devletin ana mı, yoksa baba mı olduğunu.
Ermenek maden cinayeti olayında da, garipti devletin konumu, suyun madeni basması üzerine devlet bakanları, Düz Başbakan’ı, Cumhurbaşbakan’ı ile birlikte oraya koştu.
Olayı yakından izleyenler, bu ilginin yarardan çok zarar verdiğini, Cumhurbaşbakanı’nın karşılanmasına gösterilen büyük ilginin kurtarma çalışmalarını aksattığını söylediler.
Her ne ise, mesele orada değildi. Asıl sorun, devletin olması gerektiği zaman Ermenek’te olmamasıydı, tıpkı Soma’da da olduğu gibi.
Evet devletin asli işi, orada bulunması gerektiği zamanda hazır olmasıydı.
O an da Ermenek’te madenin her türlü güvenlik önleminin denetlenmesi gerektiği andı.
Yaşananlar ortaya koyuyor ki, devlet o an orada yoktu, ya da dostlar alışverişte gör-sünler kabilinden, yalan yanlış bir denetlemeyi yapıyor görünerek, güya vardı.
Bu gerçeği artık görmenin zamanı gelmiştir.
Devletin olmaması gerektiği yerde bulunması, nasıl bir demokrasi suçuysa, devletin bulunması gereken yerde ve zamanda bulunmaması da, yine bir suçtur.
Ermenek’te bu suç işlenmiştir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları