Yeraltındaki Türkiye ve Saraydaki İktidar

03 Kasım 2014 Pazartesi

Türkiye, Cumhuriyetimizin 91. yılına iktidarın ‘Yeni Türkiye’ dediği, kendisinden farklı görüşleri dışlaması odağında yaşanan tartışmalarla girdi. Bu yeni Türkiye’nin en sembolik görüntüsü de, iktidarı elinde bulunduran gücün Cumhuriyet Bayramı’nı Atatürk’ün emaneti Çankaya Köşkü yerine inşa ettirdiği ‘Ak Saray’da kutlama arzusuydu.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra sistemin tek patronu olarak sadece kendisini gören Erdoğan’ın planı, yargının tüm durdurma kararları ve yapım sırasındaki trajik işçi ölümlerine aldırmaksızın, AKP iktidarının ‘inşaat’ ve ‘saray’ zihniyetini de ortaya koyacak bir resepsiyonla binanın açılışını 29 Ekim’de yapmaktı.
Ak Saray açılışının bir başka ilke de sahne olması öngörülmüştü. 77 milyonun kutladığı Cumhuriyet Bayramı’nda, Erdoğan ülkenin medyası arasında ayrım yaparak bazılarını resepsiyonuna davet etme gereği duymamıştı. Bu tavırları yüzünden Meclis’teki üç muhalefet partisi de resepsiyona katılmama kararı almıştı.
Demek istediğimiz, Ermenek faciası nedeniyle iptal edilmemiş olsa, Yeni Türkiye iktidarı kendi sarayında kendi çalıp oynadığı bir Cumhuriyet Bayramı kutlaması yapacaktı. Türkiye, Cumhuriyet’in 91. yılına iyice derinleşmiş bir siyasal kutuplaşma içinde girecekti.

***

Tam bu siyasi tartışmalar arasında, hiç de rastlantı olmayan büyük bir maden faciası yaşandı. Ermenek’te 18 işçi ekmek parasını kazandıkları maden ocağında sular altında kaldı. Hem de hükümet ile kâr hırsından başka hiçbir şey görmeyen özel sektörün göz yumdukları ‘Geliyorum’ diyen ihmaller zinciri nedeniyle. Daha Soma’da yitip giden 301 canın ağır şokunu atlatamayan Türkiye, bir kez daha umutlarını yeraltına gömdü. Sadece ve sadece cansız bedenlerin madenden çıkış haberini bekleyerek gün sayıyor.
İnsanımızı insan yerine koymak için kurduğumuz Cumhuriyetin 91. yıldönümünde manzara şu: 12 yıldır iktidar olan AKP hükümeti bir yandan ‘En ileri demokrasi’, ‘En hızlı büyüme’ nutukları atarken, gerçekte Türkiye’yi yurttaşlarının cansız bedenlerini yeraltında aramaktan başka bir şey yapamayan bir ülkeye çevirmiş durumda.
Maden faciaları artık bu ülkede nadir yaşanan hadiseler olmaktan çıktı. Ermenek’in ardından aynı hafta Bartın’dan ölümlü göçük haberi geldi. Türkiye adeta “Bugün nerede ocak faciası yaşanacak” sorusuyla yaşar hale getirildi. Bu tespiti yaparken binlerce canımızı alan iş kazalarını saymıyoruz bile.

***

‘Yeraltı’ terimi bugünlerde başka bir açıdan da Türkiye’nin gerçeği haline dönüyor. Hepimiz Ermenek’teki 18 cana kilitlenmişken, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarından bu yana kendisine darbe yapıldığı iddiasındaki Cumhurbaşkanı, devletin zirvesini (Milli Güvenlik Kurulu) toplayarak ‘iç tehdit’ listesine eklemeler yaptı. Rekor uzunluktaki toplantı sonrası yayımlanan bildiride “legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmaların” artık kırmızı kitaba sokularak iç tehdit olarak takip edileceği açıklandı.
Bir zamanlar bu tür toplantılarda ‘tehdit’ olarak gösterilmekten yıllarca şikâyetçi olan iktidarın, şimdi kendisini tehdit ettiğini düşündüğü çevreleri ‘iç düşman’ ilan etmesinin yarattığı çelişki bir yana; MGK bildirisinde yer alan ‘legal görünümlü illegal yapılar’ ifadesi hukuki açıdan yaklaşmakta olan büyük bir soruna işaret ediyor. Bu ifade, iktidarın kendini savcı ve hâkim yerine koyarak bir ‘cadı avı’ başlatma niyetinin açık göstergesi sayılmalıdır. Evrensel hukuk düzeninin temel ilkelerine zıt bu ifadeler delilsiz ve sübjektif isnatlarla muhaliflerin sindirilmek isteneceği bir dönemin habercisi.
İşçilerini yerin altında kaderleriyle baş başa bırakan iktidar zihniyetinin, siyasal olarak da hoşuna gitmeyen muhaliflerini yeraltına itmeye yönelik zorlamalarıyla karşılaşacağımız bir sürece girmekteyiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları