Adnan Dinçer

Oyun mu futbol mu?

01 Mayıs 2019 Çarşamba

Yerli oyuncularımızın azaldığı, neredeyse lejyoner futbolcular liginin kavgasını yapıyoruz! Bitmek bilmeyen saha dışı çatışmaların, saha içindeki kalitesiz ve hazımsız görüntüleri ilgimizi daha çok çeker oldu. Bu uğurda kulüplerin borçları tavan yaparken dengesiz davranan fanatik kişilerin anlamsız yorumlarına tanık oluyoruz. Kavga, çekişme ve hatta hakaret edilen hazımsızlıklar var! Bu, sözde oyun olarak kabul edilen futbol adına yapılıyor.
Başakşehir açık ara önde giderken bir anda kolay puan kaybeden takım olunca ikincilik kovalayan kadrolar şampiyonluk şansı yakaladı. Futbol dünyasının ateşlenen toplumsal baskısı sonuçta sadece hakemlerin hatalı kabul edilen düdüklerine indirgendi. Lejyon teknik adamlar, iki takım çalıştıranlar veya sürekli yer değiştiren kurtarıcı sayılan teknik direktörler ve uzantıları gerçeği göremez oldu. Futbol ve kazanan, hatta güzel olan değil hakem kararları ile günah keçisi oldular! VAR dahi kurtaramıyor onları. Örneğin bir kalecinin olağandışı kurtarışları veya harika gol atan futbolcular ya da örnek başarılar kimseyi kesmiyor. Kanımca bu haftaki Galatasaray-Beşiktaş derbisi beklentiyi çözecek. Üç takımdan birisi şampiyon olacak ve dört takımdan üçü küme düşecek lig sonunda. Ligin saha dışı baskıların, tahmin ötesi fanatizmin ve sürekli hakemlerle hedefe gitme stresi ile oynayan kadroların taraftarlara aktarılan aşısı bana rahatsızlık veriyor. Sokakta soruyorlar, “Hocam kim şampiyon olur” diye. Bu sektöre önemli işler katan kanıtlamış tecrübeniz olsa da ‘tevekkeli’ aşan görüntüye yanıt bulmakta zorlanıyorsunuz.

Centilmenlik aranıyor
Üç büyüklerin arasına giren tatsız çekişme ve ligdeki görüntü farklı bir boyuta ulaştı. Endüstriyel süprüntü bizlere bu kirliliği görmemize karşın rekabet nedeni ile arka plana attırıyor. Hatta fanatik olma zevkini de öldürüyor. Her bir şeyin konuşulduğu ortamda kaybettiğimiz ‘futbol centilmenliği’ aranır oldu!
Burak ve Karius’un skor ve başarıya katkıları dikkat çekiyor. Oysa transfer ayı yaklaşıyor, düşme potasındaki takımlar dahi kıpırdadı. Fenerbahçe yılın sürpriz takımı olarak tarihe geçiyor. Birçok farklı takımların taraftarı olanların neredeyse ikinci takımı oldu. Ekran çekiciliğini sürdürmek isteyen taraftarların farklı kavgaları ve dargınlıkları... Hakemlere aykırı bakışlar, pozisyon yorumlamadaki fanatizm ve sonuçta Terim’in maç sonu hakemlere karşı H.Şaş ile birlikte tutumu neyin nerede olmadığını ortaya koyuyor.
Teknik adamların bazı futbolcuların durumu adına gelecek maçlara ‘sallayarak’ önyargıları da işin çabası. Bütün bunların sonucunda ortalıkta görünen yanlış; yetki ve etki kargaşasıdır. Futbol daima sahada başlayıp orada biten bir oyun olma gerçeğini kaybediyor sanki. Hiç futbolun endüstriyel futbol tarafından bizim gençlerimizi kıstıran ve onları üst düzeye getirme gerçeğini tartışıp sisteme uyduracak gelişme konuşuluyor mu? Futbol semtlerdeki halı sahalarda sahipsiz bir şekilde gelişmez. Ama her yerde kavga boyutuna gidecek inatla tartışılır oldu! Bu anlamda akademik boyut ve federasyon, kulüpler birliği ve temel taşlarımız kulüpler sadece oyuncu peşinde koşanların hegemonyasına terk edildi!
Geçmişte güzel sanatlarla yarışma önerisine yakın duran futbol, “Oyun mu yoksa bir kürenin peşinde koşulan gereksiz zaman kaybı mıdır” diye düşünenlerin ağzına sakız olma şansını hâlâ sürdürürken, sadece çıkar adına para kaptırdığımız endüstriyel olma kavgası verilen boş bir çuval mıdır acaba? En üst düzeyde görev yapanlar dahi istedikleri sonuç olmayınca futbolcuya değil hakemlere tavır koyuyorlarsa bu işte bir sakatlık var diyorum!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tek çare 24 Nisan 2024
Nihayet 20 Nisan 2024
Beşiktaş’a benzemek! 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları