Uydurukça

05 Kasım 2014 Çarşamba

Türk Dil Kurumu (TDK), yabancı dillerden devşirilen sözcüklere karşılık olarak türettiği öz Türkçe sözcükler nedeniyle her zaman eleştirilir. “Gökkonutsal avrat”, “çok oturgaçlı götürgeç”, “ulusal düttürü” gibi örnekler verilir. TDK’nin ürettiği düşünülen bu sözcükler kullanılarak alay cümleleri kurulur. “Uydurukça” denilerek gösterilen çaba aşağılanmaya çalışılır.
Bu uzun süren, bir türlü bitmeyen bir kavga. Siyasi yönü de var. İlericilerin dili özüne döndürerek yenileştirmeye, geliştirmeye çalıştıkları, muhafazakârların dili olduğu gibi, Arapça, Farsça, İngilizceden gelen sözcüklere de dokunmadan korumak istedikleri bilinen bir şey.
Son on - on beş yıldır teknolojideki hızlı gelişmenin de etkisi ile günlük yaşamda “uydurukça”nın yeni bir anlam kazandığını görüyoruz. Buna “plaza dili” de deniyor. Türkçe ile İngilizcenin karıştırılması ile oluşuyor. “Hard copy’leri set etme işini taşere ettikten sonra yazımın wording’ini düzeltmeye focuslanıyor olacağım” gibi cümleler kuruluyor. Bu iş o kadar rahatsız edici bir boyuta geldi ki şirketler uydurukça ile mücadele etmek için kampanyalar düzenlemeye başladılar. Eczacıbaşı’nın geçen yıl başlattığı “Uydurukça konuşuyor olmayalım!” kampanyası ilk akla geleni (Milliyet, 20.05.2013).
Sermet Sami Uysal yeni kitabında dil savaşları sürer, TDK’nin öz Türkçe sözcükler önermesine karşı mücadele verilirken Türkçenin başına neler geldiğini anlatıyor, örnekliyor. Kitabın adı Uysal’ın ne yaptığını da anlatıyor; “Türkçe’de Yaratılan Fransızca Sözcükler ve Türkçe’de Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler” (Yapı Kredi Yay.). Gündelik hayatta Türkçe olduğunu düşünerek kullandığımız birçok sözcük var. “Assolist, baterist, batonsale, bonfile, bonservis, espritüel, jaketatay, arikatürizasyon, mikrobik, narkozitör, otodidaktik, otogar, otokontrol, panjur, parselasyon, podösüet, psikiyatrist, rafinasyon, sosyetik, şefgarson, teolog, tifo, virütik” gibi. “Güvenilir” bir sözlüğe baktığınızda bu sözcüklerin Fransızca kökenli olduğunu öğreniyorsunuz. Sermet Sami Uysal, işin aslının hiç de öyle olmadığını örnekleriyle anlatıyor.
Türkiye Fransa ilişkilerinin 400 yıllık geçmişi var. Bir zamanlar Fransızca en çok konuşulan yabancı dil olmuş. Fransızca eğitim veren okullar hâlâ eğitim veriyor. 200 yıldır da Türkçe üzerinde Fransızcanın etkisinin sürdüğünü yazıyor Sermet Sami Uysal. Bu etkinin sonucu olarak “6 binden fazla Fransızca sözcük, kalıp söz hatta deyim Türkçeye girip yerleşir...” Yerleşmekle kalmaz sözlüklere de girer. Son sayımlara göre bu sayı 7 bini bulmuş. Fransızcanın Türkçe üzerinde etkisi bu kadarla kalmamış “Amerikan İngilizcesi”nden gelen sözcükleri de Fransızca söylenişi ile dilimizde kullanmışız. Sözdizimini Fransızcadaki gibi kullanmaya başlamış ve noktalama işaretlerini de Fransızcadan almışız. Sermet Sami Uysal, kitabında bununla da yetinmediğimizi “Türkçede yaratıp Fransızca sandığımız sözcükler” uydurduğumuzu, bazı Fransızca sözcüklerin Türkçede farklı anlamda kullanıldığını da örnekleriyle anlatıyor. Kitabın son bölümünde de “Türk Argosunda Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler” yer alıyor.
İşin en ilginç ve vahim yanı bu sözcüklerin “güvenilir” sayılan TDK Türkçe Sözlük, Meydan Larousse, Misalli Türkçe Sözlük gibi sözlüklerde “Fransızca kökenli” olarak gösterilmiş olması. Doğrudur diye tanımları ve köken bilgilerini birbirlerinden aynen almışlar. Sermet Sami Uysal bu çalışmayı yaparken her sözcüğü gazete, dergi ya da kitaplardan aldığı iki cümle ile de örnekliyor.
Yabancı sözcüklere Türkçe karşılık bulma çalışmalarını “uydurukça” diye suçlayanların neler uydurduklarını görmek ilginç.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları