Barış Doster

Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’deki hamleleri neler?

11 Mayıs 2019 Cumartesi

Türkiye’nin iç siyasette yaşadığı gerilim, dış siyasette yaşadığı yön kaybı ve sıkışmışlık, ekonomide yaşadığı bunalım, Yunanistan’la ilişkilere son yıllarda çok açık biçimde yansıyor. Yunanistan’ın Ege Denizi’nde 18’i ada statüsünde olan 152 ada, adacık ve kayalığı işgal etmesine, Ankara’nın güçlü tepki vermemesi, Akdeniz’de attığı adımlarda da Atina’yı cesaretlendiriyor. Dahası, Türk kamuoyunun da TBMM’nin de Kıbrıs başta olmak üzere Yunanistan’la yaşanan sorunlardaki hassasiyetinin ve milli meselelerde birlikte davranma geleneğinin aşındığı gözleniyor.
Hafızamızı tazeleyelim. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni, 31 Mayıs 1995’te kabul eden Yunanistan’ın, sözleşmeye dayanarak, Ege Denizi’nde karasularını 12 mile çıkarma çabasına karşı, TBMM 8 Haziran 1995’te, “Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasının savaş sebebi (Casus Belli) sayılacağını” ilan etmişti. Nereden nereye... Halen 6 millik karasuları nedeniyle, yüzde 49’u açık deniz statüsünde olan Ege Denizi’nde, Yunanistan’ın 12 mil kararı hayata geçerse, açık deniz alanları yüzde 19’a inecek. Yunanistan’ın karasuları daha da genişleyecek. Türkiye kıyılara hapsolacak, ticaret gemileri Akdeniz’e serbest biçimde erişemeyecek.
Türkiye’nin deniz yetki alanlarının 150 bin kilometrekaresini oldubittiyle ele geçirmek isteyen Yunanistan; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle birlikte, Akdeniz’in doğusunda da Türkiye aleyhine adımlar atıyor. Bu ikili, Mısır, İsrail ve Katar’ı yanlarına, ABD ve Avrupa Birliği’ni arkalarına alarak, enerji odaklı işbirlikleri geliştiriyorlar. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de henüz Münhasır Ekonomik Bölgesini (MEB) ilan etmemiş olmasından ve bölgede yaşadığı yalnızlıktan da yararlanıyorlar. Türkiye’yi, Akdeniz’de de çok dar bir bölgeye sıkıştırmak istiyorlar. Bu amaçla her fırsatı değerlendiriyorlar.

KKTC Cumhurbaşkanı’nın ödün verme hevesi
Yunan-Rum tarafının önemli bir avantajı da, KKTC Cumhurbaşkanı’nın ödün verme konusundaki hevesi. Her seferinde müzakere masasını Rumlar terk ediyor. Her seferinde müzakere masası yeniden kurulsun diye Türk tarafı geri adım atıyor. Her seferinde KKTC lideri ödün vererek masadan kalkıyor. Sözde soykırım iddialarının da en büyük destekçilerinden olan Atina, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yunanistan’a sığınan FETÖ mensubu askerleri de Türkiye’ye iade etmiyor.
Türkiye’nin Ege Denizi’nde de Akdeniz’de de uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları var. Ayrıca Kıbrıs’ta garantör ülke olmaktan kaynaklanan hak ve sorumlulukları var. Deniz yetki alanlarının saptanması konusunda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin emrivakilerine direnmesi gereken Türkiye’nin, üye olduğu NATO ve üye olmak istediği Avrupa Birliği ise tüm bu anlaşmazlıklarda, Yunan- Rum tarafını tutuyorlar. Türkiye’ye baskı yapıyorlar.
Şu soruyu kendimize soralım: Yunanistan’ın Türkiye karşıtı adımlarını destekleyen, üyesi olan Türkiye’nin uyarılarını hiçe sayarak, üyesi olmayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni NATO’nun Belçika’daki toplantısına davet eden NATO yöneticileri bu cesareti kimden alıyorlar?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları