Bugünden Kesitler

10 Kasım 2014 Pazartesi

1. Dünya Savaşı’nın 100. yılı etkinlikleri bir bahane. İşin arkasında yine “soykırım” savının kabulü için Türkiye’yi baskı altına almak yatıyor. 
Türkiye, bu baskıya karşı bir önlem alıyor mu? 
Durum şu: Meclis ipe un seriyor. Dışişleri Bakanlığı kulağının üstüne yatıyor. Başbakanlık uyuyor. Bu konuda tam yetkilendirilmiş Türk Tarih Kurumu da oyalanmakla yetiniyor. 
Genelkurmay Başkanlığı’nın ne yaptığını ise, arkadaşımız Barkın Şık yazdı: Resmi sitesinden “Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri” bölümünü kaldırdı. 
Ana muhalefet partisine gelince... Oradaki sözcüler de, Bağımsızlık Bildirgesi ve Anayasası’nda Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sorgulayan hükümler yer alan Ermenistan ile dostça ilişkiler içine girilmesi yönünde öneriler geliştiriyor. 
Öyle görünüyor ki, “soykırım” savını şöyle ya da böyle kabul edeceğiz. Ardından gelsin, toprak istemi... 
Bu gidişle onu da veririz canım, ne olacak... Yerimiz çok nasılsa, sat sat bitmiyor.

Çok Çalışan Başkanlar
Hani, siyaset “hizmet yeri”dir derler ya. O kocaman bir masal artık!
Muhafazakârından tutun ülkücüsüne, milliyetçisinden tutun kemale ermiş sosyal demokratına kadar tüm belediye başkanları “çok çalışma” vaadiyle işe başlar.
Gerçekten çok çalışırlar, ama parmakla sayılacak kadar birkaçı dışında yalnızca kendilerine çalışırlar.
Ne yaparlar örneğin?
Belediye başkanı aday adayı, şimdiye kadar partinin kapısından girmemiş bir gayrimenkul şirketinin desteğini alır. O şirketin bürosu, seçim kampanyasını yürütmesi için belediye başkanı aday adayına ayrılır.
Ayrıca, etkili bir gazetenin yetkili makamında oturan bir gazeteci bulunur. Onun görevi, partinin genel başkanı düzeyinde, belediye başkan aday adayının, aday yapılması konusunda yoğun kulis faaliyeti yürütmektir.
Aday adayı, aday olur. Sıra, belediye meclis listesindedir. O listeye, belediye başkan adayı, kendisini destekleyen gayrimenkul şirketinin ortaklarından birini yerleştirir.
Seçimde her ikisi de seçildikten sonra inceden inceye köprülerin altından sular akıtılmaya başlanır. Seçmene sözü verilmiş olan o “çok çalışma” temposu başlar. Belediye sınırları içindeki tarlalar arsa yapılır. Arsa yapılanların emsal değerleri artırılır, böylece bir konut yapılacak yere, sözgelimi 40 konut dikme olanağı yaratılır.
Devreye belediye başkanını destekleyen, belediye meclis üyesinin gayrimenkul şirketi girer. Yaratılmış büyük rantın hep birlikte bölüşülmesi aşamasına gelinmiştir artık.
Meslek etiği imiş, siyasi ahlakmış, halka hizmetmiş, kim takar!
Önemli olan, siyasetçiden gazeteciye tüm dostlar alışverişte görsün.

Gözlemci 
Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesinde yer alıp son kongrede PM’ye seçilemeyen emekli Büyükelçi Murat Özçelik’in, kimi yapay girişimler sonrası CHP’nin Antalya kampına PM üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı olarak katılması sağlandı. 
Özçelik’in kampta yaptığı sunuşun, kimi milletvekilleri tarafından “AKP ağzı, ABD tarzı” diye eleştirildiği gazetelere yansımıştı. Ancak bu eleştirilere Özçelik’in verdiği yanıt daha önemliydi. Gazetelerde o kısmı çıkmadı. 
Edindiğimiz bilgiye göre, Özçelik, eleştiriler karşısında “Anlıyorum ki” demiş CHP milletvekillerine, “sizin aranızda gruplaşmalar var.” 
Özçelik, kendisini CHP içinde görmüyor olmalı. Daha üstte, adeta bir siyasi gözlemci, özel temsilci sanki...

Geleceğin Öncesi
Yıldızsız, simsiyah bir geceye uyanmış gibiyiz. Bu bağnaz şal, kadınlarımızın başını örtüyor. Bu yobazlık bağı, boş inançların peşindeki yığınların gözünü düğümlemiş, ülkeye körebe oynatıyor. Bu kara öfke, zehirli cıva gibi kafaların içine süzülmüş, derece derece yükseliyor, toplumu sarıyor, sanrıları artırıyor artırıyor, bir toplu çıldırma haline dönüşüyor. İnsanlar karanlık ocaklarda kavruluyor, kül oldukları yerden çıkarılıp çamurda boğuluyor. Gençlik, çıkmaz sokakların kaldırım taşlarına kıstırılmış; tekmeleniyor, vuruluyor, çürütülüyor. Kan kararmış, fışkırıyor güneşe doğru; en ufak bir gün ışığı sızmıyor yüzümüze. Ölüm, yok oluş, acıyla yoğuruluş içinden... Ansızın bir şavk, bir tutuşma, içten yanarak, yanarak yeniden diriliş. Evrende tek başınalıktan sıyrılış, çoğalış, varoluş, ömürlenme, tandan birdenbire, şıp diye doğuş... Evrimin itelediği içgüdümüzle duyuyor, kokluyor, seziyoruz: Beklenen geleceğin öncesindeyiz...  

Saray 
Ne diyeyim ben sana? Saraylara gelesin, merdivenlerden tırmanasın, maroken koltuklarda oturasın, avizelerde parlayasın, odalarda kaybolasın. Şu gökkubbe altında bir gözün, yetmedi, iki gözün doysun...

Mescit 
CHP Genel Merkezi’nde mescit açılmış. Hele şükür, “Dersimli Kemal” sayesinde CHP’liler, partilerine fatiha okuyacakları bir yere kavuştular.

10 Kasım 
“Diktatör Atatürk” diye yazdılar, çizdiler, konuştular; bağırdılar, çağırdılar, inlediler. Akıllarınca, Atatürk’ün üstünü çizdiler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları