Hikmet Çetinkaya

Günahkârlar Ordusu...

14 Kasım 2014 Cuma

Yaşanmışı yeniden yaşamak istersen şaşırırsın...
Çektiğin acı, hayata bakış!
Sevgi!
Sevgisizlik!
Bir ağacın katledilmesi içinizi acıtır mı?
Bir çocuğun ağlaması!
Kaçak göçmenleri taşıyan bir teknenin batması denizde...
Ölümler!
Geçenlerde yazmıştım:
“İnsan yapısında duygular değil bilgiler yüklüdür!”
Elbet insani duyguları bir başka yere koyuyorum.
Duygular eğer akılla ve bilgiyle birlikte yürümez, insan yaşamının doğasında olan sevgiyi yüceltmezse kör bir inancı, katran karası bir düşünceyi yaratır!
Sevgisizlik!
Baskı!
İnsanı köleleştirme!
Ölüler anılır, ölülerle yaşanmaz!
Biz ne yazık ki ölüleri anmıyor ölülerle yaşıyoruz toplum olarak...
Siyasetçisi, aydını, solcusu, sağcısı...
Bir coşkuyu sevgiyi, hüznü...
Ne var ki artık yaşanan anılaşmış, bellekteki iz ağacından kopan bir yaprak gibi solmuştur.

***

Zamanın ruhuna göre hareket eden, yakın tarihin sayfalarında iz bırakan, darbeleri savunan bir düşünce yapısı Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’ın “ölüm fermanı” için iki ellerini kaldıran siyasetçiler ne diyor 42 yıl sonra:
“Bugün olsa oy vermezdim... Verdiğim karardan ıstırap duyuyorum...
Şöyle 42 yıl önceye dönersek, “üç fidan”ın “ölüm fermanı” için oy vermeyenler de vardı o gün Meclis’te...

Aradan 42 yıl geçip yaş kemale erdikten sonra nasıl oluyor da “vicdan azabı” çekiyorsun...
Çünkü 42 yıl önceki siyasetçi duygularıyla davranıyordu, belleğindeki bilgilerle değil...
Üç genç insanı “vatanı komünistlerden kurtarmak” için darağacında sallandırmaktan başka bir seçenek düşünmüyorlardı öteki arkadaşları gibi...
Aradan 42 yıl geçmiş, benzeri ama farklı bir fotoğrafı bugünlerde de görüyoruz...
Mardin Kızıltepe’de 13 yaşındaki Uğur Kaymaz, babasıyla delik deşik edilerek öldürüleli kaç yıl oldu?
Berkin Elvan, Ali İsmail, Mehmet, Ethem, Abdocan ve ötekiler...
40 yıl sonra bu çocukları öldüren polisler ne söyleyecekler?

***

Cumhuriyet’in Ankara Bürosu son günlerde çok güzel özel haberler çıkarıyor...
Erdem Gül’ün “kulis yazıları”, Çiğdem Toker’in “haberyorumları”, tüm ekibin haberleri...
İktidarın son torba yasayla ivedi kamulaştırma kararları...
Ucu açık kararlar Resmi Gazete’de yayımlanıyor, “havuz medya”sı neyse ama “merkez medya” bile bu “talan düzeni”ni nedense görmezden geliyor.
Yeni yapılan “Başbakanlık sarayı” Ak Saray olurken, Başbakan Davutoğlu, şu yılan hikâyesine dönüşen “çözüm süreci”nin neleri kapsadığını bir türlü anlatmıyor ya da anlatamıyor...
Öte yanda işçi ölümleri, zeytin katliamı, iş sağlığı...
Ermenek’te 16 madenci kardeşimizin yerin altında sulara gömülmüş ölü bedenleri...
Hızla geçen günler, haftalar, aylar, mevsimler ve yıllar...
Sahi Bingöl’de üç polisimizi öldürenler kim?
Belleğiniz ne denli güçlü olursa olsun üç gün önce yediğiniz yemeği anımsayamazsınız!
Yaşanmışı yeniden yaşayamazsınız!
O ölümler yok mu ölümler...
Uludere’den İstanbul Mecidiyeköy’e; Suruç’tan Şemdinli’ye kadar...

***

Varoluş, çektiğin acılar, ölüm!
Coşkunun yerini korku, sevincin yerini acı almıştır...
Hayat böyle bir şeydir işte!
Bir esintiyle uçuşan sarı yapraklar belleğindeki iz ağacından kopmuştur.
Eski korkular, korkusuzluğun için paha biçilmez deneylerdir.
Bunun farkına vardığın zaman özgürlüğe açılan doğaya sahip çıkarsın...
Köle düzenine karşı koyarsın!
O zaman anlarsın belleğinle yaşayamayacağını...
Yaşantını bilgiyle donatıp, hayata öyle bakarsın...
Unutma ölüler anılır, ölülerle yaşanmaz!
Bilmem o zaman görebilir misin “günahkârlar ordusu”nun yakın tarihimizdeki izlerini!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları